Sosyal kaygı bozukluğu ilişkileri birçok farklı açıdan etkileyebiliyor. Sosyal kaygı bozukluğuna sahip kişiler, genellikle kendilerini korumak ve stres seviyelerini azaltmak adına jest ve mimiklerini kontrol altında tutmaya çalışabiliyorlar. Bu kişiler beden dillerini kullanmaktan ve göz teması kurmaktan kaçınabiliyor. Aynı zamanda, dikkatlerini başka yöne çevirme eğilimi göstererek aslında sosyal ipuçlarını kaçırabiliyorlar. Bu sebeple de, sözsüz iletişim kurmakta zorlanabiliyorlar. Bu durum sosyal kaygılı bireylerin çevrelerinden sosyal açıdan reddedilme ihtimalleri artırıp hali hazırda olumsuz olan beklentilerinin gerçekleşmesine yol açabiliyor.
Yapılan bir çalışmada katılımcıları iki gruba ayırıyorlar. Her katılımcının yapacağı görüşmeler için ne kadar kaygılı oldukları ölçülüyor. Bir gruba daha kişisel sorular sorulurken diğer gruba daha genel konular hakkında sorular soruluyor. Sonuçlara göre sosyal kaygı semptomları gösteren kişiler, kişisel sorular karşısında sözsüz iletişim kurma açısından daha fazla sıkıntı yaşıyor. Beden dilleri incelendiğinde, bu kişilerin konuşmaya fiziksel olarak daha az katılım sağladıkları görülüyor. Kaygı seviyesinin artması iletişim kurmayı zorlaştırıp fiziksel uyumlanmaya zarar veriyor. Bu nedenle de kişinin kendini ifade etme becerisi azalıyor.