Biten ilişkilerin ardından bazı kişilerin dopaminerjik sistemindeki nöral aktivitenin hala canlı olduğu görülüyor. Bu durumun, reddedildiğimiz veya bir kayıp yaşadığımız durumlarda kimi zaman "o" kişi ya da kişilerle olan ilişkimizin hala devam ediyor olması hissine kapılmamızla oldukça bağlantılı olduğu düşünülüyor.
Bir nevi, o kişilerin varlıklarına ihtiyaç duymaya, seslerini işitmeye, ve hatta dokunuşlarını hissetmeye devam edebiliyoruz. Bu da genellikle çektiğimiz acıyla ve ruh halimizin, duygularımızın ve de fizyolojimizin dengesizlik yaşamasıyla oldukça ilişkili. Çünkü bir nevi ödül sistemimiz sevilen kişinin yokluğuna, artık o kişiden bir ödül gelmeyeceğine adapte olmaya çalışıyor.
Aslında verdiğimiz tüm bu tepkiler, yeni duruma alışmaya çalıştığımızı gösteriyor. Ayrılık ya da ölüm gibi sebeplerle yaşanan kayıp sonrası hissedilenlerin çözümlenmemiş bir şekilde bırakılması ise kişinin depresyon, anksiyete gibi psikolojik zorluklar yaşamasına neden olabiliyor.