İlişkilerin sona ermesi sık karşılaşılan bir durum. Evliliklerin neredeyse yarısının boşanmayla sonuçlandığı bilinse de romantik ilişkiler büyük oranda evlilik noktasına gelmeden bitiyor. Lisans öğrencilerinin %86'sı, hayatlarında en az bir ayrılık yaşadığını belirtiyor. Ayrılık noktasında ise bir zamanlar maceracı, spontane ve romantik olarak görülen partner, ilişki sona erdiğinde bir ilişki yürütemeyecek kadar pervasız, düzensiz ve bencil olarak hatırlanabiliyor.
İlişki doyumunun fazla olduğu romantik ilişkiler içinde olan bireyler, romantik partnerlerini idealize edilmiş bir şekilde değerlendirmeye eğilimli oluyor. Bu bilişsel taraflılık durumu, bireylerin ilişkilerini olumlu şekilde değerlendirmelerine ve ilişki doyumlarına katkıda bulunuyor.
Yapılan bir araştırmada, aynı çiftlerden ilişkileri esnasında ve ilişkilerini sonlandırdıktan sonra olmak üzere iki ayrı zamanda ilişkilerini değerlendirmeleri isteniyor. Kişiler, geçmiş romantik ilişkilerini geriye dönük olarak değerlendirdiklerinde ilişki sırasında bildirdiklerinden daha olumsuz bir şekilde değerlendiriyor.
Eski ilişkinin değerlendirilmesindeki bu değişiklik, bireylerin ayrılıkla daha iyi başa çıkmalarını sağlayabiliyor. Bu bilişsel çarpıtma, bireyleri ayrılıkların duygusal sonuçlarından koruyan psikolojik bağışıklık sisteminin koruyucu bir işlevi olarak görülüyor. Hatta bazı araştırmalar, kişilerin eski ilişkilerine dair bakış açılarını temelden değiştirmeden ayrılığa uyum sağlayamayacaklarını ortaya koyuyor.