Kişisel sınırlarımızın her zaman net olmadığı bir çağda yaşıyoruz. İnsanların kendilerini ifade ediş biçimleri gittikçe şeffaflaşıyor. Peki iş hayatında neyi ne kadar paylaşmak ve bizimle bir şeylerin ne kadar paylaşılmasını istiyoruz? Araştırmalar bir kişiyle sınırlarımızı birbirimize açarken birtakım güven davetleri yolladığımızı ve karşılığında edindiğimiz verilere göre bu paylaşımları sürdürdüğümüzü gösteriyor. Bu iletişimler sırasında tarafların kendilerini eşit seviyede açtığı durumlar bizim için daha keyifli oluyor ve iletişim kurma isteğimizi arttırıyor. Örneğin; ofisinizde sizinle konfor alanınızın dışında veya fazla paylaşımda bulunan bir kişinin varlığı verimliliğinizi ve refah durumunuzu olumsuz yönde etkileyebiliyor veya sizi zor bir duruma sokabiliyor.
Bazı araştırmalar kişilik testlerinde uyumluluk (agreeableness) açısından yüksek puan alan kimselerin karşısındaki kişilerin paylaşımlarına karşı hoşlarına gitmese bile daha kabullenici olduklarını öne sürüyor. Bu gibi bir eğilimi olan bireylerin geri çekilip hoşnutsuzluklarını belirtmeleri öneriliyor. Bu gibi durumlarda etkileşimlere bir zamanlama sınırı koyarak kırgınlığa sebebiyet vermeden mesafenizi koruyabilirsiniz. Yeni tanıştığınız birinin sınırınızı aşma potansiyeli olduğunu düşündüğünüzde kendinizi korumak adına o kişiyi tamamen yakınınıza almadan önce bir süre gözlemleyip sonrasında hareket etmeyi deneyebilirsiniz.