Bir ilişkide ne aradığımız sorulduğunda birçoğumuz "dürüstlüğü" de saydığımız özelliklerin içine katıyoruz. Açık sözlülük ve dürüstlük ilişkilerimizde arzu ettiğimiz özellikler olsa da ilişkilerimizde tamamen dürüst olmadığımız zamanlar olabiliyor. Bu her zaman yalan söylemek şeklinde değil, aldatmaca şeklinde de karşımıza çıkabiliyor. Aldatmaca diğer ilişki tiplerine oranla romantik ilişkilerde daha çok görülüyor. Romantik ilişkilerde partnerler bazı durumlarda ya doğruları kendi gördükleri şekilde anlatıyorlar ya da partnerlerini yanlış yönlendirmek için bazı noktaları gizliyorlar.
Aldatmaca genel olarak bilinçli bir şekilde yanlış izlenim yaratmak olarak tanımlanıyor. Özellikle romantik ilişkilerde doğrudan yalan söylenmese bile bazı bilgiler partner tarafından gizlenebiliyor yani aldatmacaya başvuruluyor. Bir araştırmaya göre aldatmaca çoğunlukla; ilişkiyi devam ettirebilmek, belli kişilerin saygısını kazanmak veya baskılarından kurtulmak, ilişkide kendi mahremiyetini korumak veya anlatımı abartmak ve ilişkiyi kontrol altında tutmak için kullanılıyor.
Peki romantik ilişkilerimizde aldatmacayı nasıl fark ederiz? Araştırmalara göre romantik ilişki içinde olan kişiler, aldatmacayı fark etmede zorluk yaşıyorlar ve partnerlerinin kendilerine doğruyu söylediğini varsayıyorlar. Bir araştırmada aldatmacanın altında yatan nedenler araştırılıyor. Bunlardan biri karşılıklılık ilkesi. Karşılıklılık ilkesi, partnerlerin olumsuz ya da olumlu kaynaklarını birbirine aktarması olarak tanımlanıyor. Bu kaynaklar; aşk, para, bilgi, statü, mal mülk veya hizmet olabiliyor. Eğer partnerlerden biri diğerinin yalan söylediğini fark ederse, karşılıklılık ilkesine göre partnerinden uzaklaşma veya ilişkiye daha az dahil olma davranışı göstermeye meyilli oluyor. Başka bir neden ise cezadan ya da verilecek olası bir kötü tepkiden kaçma isteği. Romantik ilişkilerde kişiler, partnerlerinin vereceği tepkilere göre ya da partnerlerinin beklentilerine göre doğruyu söylemeyebiliyorlar. Doğruyu söyleme seçeneği ortadan kalktıkça kişiler "rahatlama etkisi" yaşamaya dahi başlayabiliyor. Ek olarak aldatmacaya çoğunlukla partnerin onaylamayacağı bir durum olduğunda başvurulduğu da kanıtlanıyor.
Aldatmacanın ardında yatan diğer bir neden de ilişkideki yakınlık isteği veya yakınlık kurulmasını istememe durumu. Kişi ilişkide artan yakınlıkla ilgili rahatsızlık duyduğunda partneri ile arasında güvende hissedeceği kadar bir mesafe bırakıyor ve paylaştığı kişisel bilgileri aldatmaca ile kontrol etmeye çalışıyor. Kaçıngan bağlanma ile kişilerin yakınlık kurma ile ilgili rahatsızlık hissetmeleri ve özerklik aramaları arasında bir ilişki bulunuyor. Kaçıngan bağlanan kişiler, aldatmaca ile partnerlerini istedikleri mesafede tutabiliyorlar. Bağlanma kaygısı, yani kişilerin partnerlerinin bağlanma seviyeleri ile ilgili duydukları endişe ise romantik ilişkilerde aldatmacaya başvurma derecesini etkiliyor. Bağlanma endişesi olan kişiler, aldatmaca ile partnerlerinin kendilerine daha çok bağlanmasını sağlayabiliyorlar. Partneri istediği mesafede tutma, bağlanma endişesi duyma ve partneri kendine daha çok bağlama sonucunda yapılan aldatmacayı fark eden partnerler; ilişkilerinde partnerlerinden uzaklaşmaya ve özerklik hissetmeye başlıyorlar.
İlişkide aldatmacaya başvuruldukça partnerler daha az yakınlık hissediyorlar ve birbirlerine karşı daha az anlayışlı oluyorlar. Partnerlerden biri, diğerinin aldatmaca yaptığından yani yalan söylediği ya da doğruyu sakladığından şüphelenirse bu ilişkiyi uzun süreli etkileyebiliyor. Peki aldatmacanın romantik ilişkilere sadece olumsuz etkisi mi oluyor? Aldatmaca yapılan partner bunu fark etmediği sürece aldatmanın ilişkiye olumlu bir etkisi de olabiliyor. Amerika'da yapılan bir araştırmada ilişkilerde dürüstlük ve aldatmacaya dair kurallar konulduğunda aldatmacanın tamamen yıkıcı etkileri olmadığı fark ediliyor. Bunlar; mecburi kurallar (doğruların söylenmesi ve çarpıtılmaması) ve isteğe bağlı kurallar (bazı durumlarda aldatmacaya izin verilmesi) olarak ikiye ayrılıyor. Mecburi kuralların, ilişkilerde doğru davranışları daha düzgün bir şekilde belirttiği için daha yararlı olduğu sonucu bulunuyor. Kişilerin isteğe bağlı kurallar koymak yerine partnerlerini üzecek veya olumsuz bir tepki vermelerine neden olacak bir durumu söylerken olabildiğince nazik ve empati kuran bir şekilde doğruyu söylemelerinin daha yararlı olduğu bulunuyor. Buna ek olarak kadınların daha çok mecburi kuralları, erkeklerin ise isteğe bağlı kuralları desteklediği bulunuyor. Eğer bu kurallar fikir birliği ile koyulduysa ilişkiye olumlu etkileri olabiliyor. Bununla birlikte bu kurallar fikir birliği olmadan koyulduysa partnerler arasında anlaşmazlıklara yol açıyor.
Amerika'da yapılan başka bir araştırmada açıklık ve stres arasındaki ilişkinin savunma mekanizmalarıyla alakası bulunuyor. Partnerlerden birinin "ilişkide açıklık" standardına diğer partner uymadığında onu azarlayarak cezalandırması, partnerin olayı yorumlayışını değiştirmeye çalışması veya ilişkiyi bitirmesi; standarda uymayan partnerde stresi azaltırken ilişki memnuniyetini de büyük ölçüde azaltıyor. Bunların aksine mizah kullanmak, olumsuz etkiyi olumluya çevirip stresi azaltabiliyor ve ilişki memnuniyetini arttırıyor.
Kendini tanıyan, ne istediğinden emin ve ne istediğinin farkında olan, hareketleri ve davranışları arasında bir uyum olan, düşündükleri ve hissettiklerini partnerine düşünerek söyleyen, eleştiriye açık olan ve partnerini ayrı bir birey olarak kabul eden kişiler romantik ilişkilerinde güven ve dürüstlük kurmada başarılı oluyor. Bu da ilişkilerin daha sağlıklı ve mutlu sürmesi için en önemli etmenlerden biri olarak görülüyor.