"Eğer sevdiğin işi yaparsan onu iş gibi görmezsin" cümlesini zaman zaman duyuyoruz. Ancak bu durum, sevdiğimiz işi yaptığımız zaman hep daha fazlasını yapmamız gerekiyormuş gibi bir algı oluşturabiliyor. Sonuçta, eğer sevdiğimiz işi yapıyorsak ve bunu bir iş olarak görmüyorsak niçin bir araya ihtiyacımız olsun, öyle değil mi?
Yapılan çalışmalar, aslında hepimizin sevdiğimiz işi yapıyorsak dahi bir ara vermeye ihtiyaç duyduğunu gösteriyor. İşimizle aramıza bir mesafe koyamamak ve zihnimizi sürekli işimizle doldurmak kendimizi tükenmiş hissetmemize sebep olabiliyor. Dünya Sağlık Örgütü, tükenmişlik sendromunun belirtilerini enerji seviyesinde düşüş, yorgunluk hissi, işe karşı olumsuz bir tutum sergileme ve verimlilikte azalma olarak belirtiyor. Bu belirtilerin en çok görüldüğü grup ise yaptığı işe tutkuyla bağlanan insanlar oluyor. Çünkü bu kişiler, yaptıkları işe öylesine bağlanıyorlar ki kişisel hayatları ve iş hayatları arasında bir denge kurmakta zorlanıyorlar. İş hayatının yaşamın merkezi haline gelmesi de stres seviyesini artırıyor ve tatmini düşürüyor.
Bu noktada biz de eğer iş hayatınız tüm yaşamınız haline geliyorsa ve bütün enerjinizi oraya yatırıyorsanız araya bir mesafe koymanın önemini vurguluyoruz.