Günlük hayatta sahip olduğumuz farklı rollere ayrı ayrı enerjimizi ve zamanımızı ayırmamız gerekiyor. Daha fazla rolümüz oldukça daha fazla rol çakışması ve daha fazla enerji-zaman eksikliği yaşıyoruz. Bu rollerimizden biri olan aile içindeki rolümüz de bize farklı yükümlülükler getiriyor. Aile içindeki yükümüzün kaldırabileceğimizden fazla olması, iş yerindeki performansımızı ve iyi oluşumuzu etkiliyor. Aile içinde bakım veren rolüne sahip olduğumuzda ve iş yerindeki yükümüz de fazla olduğunda işimiz ile ilgili negatif sonuçlar alma riskimiz artıyor.
İş ve ev dengesini korumak denildiğinde aklımıza ilk olarak çalışırken çocuk büyüten kişiler geliyor. Fakat bazı kişiler ise yaşlanan ebeveynlerinin bakımıyla ilgilenirken iş ve ev dengesini korumaya çalışıyor. Üstelik, toplumda hem yaşlanan ebeveynlerinin bakımıyla ilgilenen hem de kendi çocuklarının bakımıyla ilgilenen kişiler de bulunuyor ve bu grup sandviç nesil olarak tanımlanıyor. Sandviç nesilde bulunan kişiler aile içindeki fazla yükümlülükleriyle başa çıkmak için iş yeri alışkanlıklarını daha çok değiştirmeye meyilli oluyorlar. Örneğin, işe gitmedikleri gün sayısını artırıyorlar, daha yüksek bir pozisyon ihtimalini reddediyorlar, bu hareketlerinden doğan düşük maaşı kabul etmek zorunda kalıyorlar. Ayrıca bu kişiler sadece yaşlanan ebeveyninin bakımıyla ilgilenen kişilere göre iş yüklerini dengelemek için kişisel hayatlarından daha çok feragat ediyorlar.
Aile içi ve iş yeri sorumluluklarını dengelemek için kişiler, iş yerinde ve iş yeri dışında uygulamak üzere bazı stratejiler geliştirebiliyor. Örneğin; evde yapılması gereken bazı işleri yapmamak, iş yerindeki çalışma süresini azaltmak, iş yeri üretkenliğinden feragat etmek, sosyal aktiviteleri azaltmak veya daha az uyumak gibi. Fakat yapılan araştırmalar bu başa çıkma mekanizmalarının kişilerin iyi oluşlarına veya iş yerinden elde ettikleri sonuçlara olumlu bir katkısının bulunmadığını ortaya koyuyor.