Çoğumuz "Kişinin en büyük düşmanı kendisidir." sözünü duymuşuzdur. Bu sözde bahsedilen durum kişinin zaman zaman kendi yoluna engeller koyarak başarıdan veya amaçlarını gerçekleştirmekten kendi kendini alıkoyması olabiliyor. "Öz-sabotaj" olarak tanımlanan bu durumla kişiler iş ve eğitim hayatlarında oldukça sık karşılaşabiliyorlar. Çoğu zaman otomatik olarak gerçekleşen ve kişinin kendi başarılarının önüne kendisinin engel koyması birkaç şekilde gerçekleşebiliyor. Bu yolların farkında olmak ortaya çıkmalarını engellemek için ilk adım. İşte kendimizi sabote ettiğimiz 8 durum:
Herkesi sürekli memnun etmeye çalışmak: Başkalarının zaman zaman yaptığınız işi beğenmeyip hayal kırıklığına uğrayabileceklerini kabul edin. Her zaman herkesi memnun etmek neredeyse imkansız ve bunu sağlamaya çalışmak üstünüzde gereksiz bir baskı oluşturarak performansınızı düşürebiliyor.
İçgüdüsel düşünmek ve dürtüsel davranmak: İçgüdülere güvenerek kararlar almak ve bu doğrultuda hareket etmek daha kolay ve hızlı bir yol olsa da çoğu zaman hatalar yapmamıza sebep oluyor. Bir karar vermeden önce dürtüleriniz ve mantıklı olan seçim arasındaki ayrımı gözetin. Böylece dürtüsel davranışlarınızı azaltıp daha akılcı davranışlarda bulunabilirsiniz.
Erteleme: Bazen harekete geçmek için her şeyin netleşmesini ve doğru zamanın gelmesini beklemek fırsatların kaçmasına neden olabiliyor. İş hayatında kusursuz netliği yakalamak pek kolay olmuyor. Bu sebeple harekete geçmek için şartların iyileşmesini beklemekten vazgeçin. Yapılması gerekenleri zamanında yaparak daha sonra ortaya çıkabilecek gerginliğin önüne geçebiliyorsunuz.
Başarısızlık korkusu: Ertelemenin altında yatan sebeplerden biri olan başarısızlık korkusu bir iş için insiyatif almanızı engelleyebiliyor. Başarısızlıktan kimse hoşlanmaz fakat başarısızlık ısrarla kaçınılması gereken bir şey olmak yerine gelecek için ders çıkarılabilecek bir tecrübe olarak görülebiliyor. Başarısız olmaktan korktuğunuz için bir işe girmekten çekinmek yerine o işi yapmayı deneyip sonucunu kabullenebilirsiniz.
Hayatın bir varış yeri olduğuna inanmak: Hayatta bir yere varıp orada kalarak sonsuza kadar mutlu olacağımız inancı istediğimiz noktaya ulaşınca çabalamayı bırakmak anlamına gelebiliyor. Oysa ki hayat bir yolculuk ve sürekli hareket etmek şart. Olduğumuz yerde kalmak bir nevi gerilemek anlamına geliyor. Bu yüzden kendinize bir pozisyona gelmeyi veya istediğiniz arabayı almayı amaç edinmek yerine daima elinizden geleni yapmayı hedef olarak koyabilirsiniz.
Toksik insanları dinlemek: Sürekli negatif ve mutsuz olan kişiler çoğumuzun hayatında var olabiliyor. Bu kişilerin sözlerini önemsediğinizde hayatınıza karışma konusunda daha istekli olabiliyorlar ve sizi de hayata kendileri gibi bakmaya ikna edebiliyorlar. Bu sebeple çevrenizde olumlu ve iyi niyetli insanları bulundurun. Diğerlerinin ne söylediğini ise önemsemeyin.
Kendini suçlama eğilimi: İş hayatında karşımıza çıkan bazı durumlar üzerinde kontrolümüz olmayabiliyor. Örneğin, aldığınız bir riskin dış faktörler sebebiyle kötü sonuçlanması sizin kontrolünüzde olan bir durum değil. Kendi sorumluluğunuzda olmayan ve değiştiremeyeceğiniz, kontrol edemeyeceğiniz şeyler için kendinizi suçlamayın.
Suçluluk hissi: Bazen tamamen bizim sorumluluğumuzda olan ve düzeltme şansımız olmasına rağmen düzeltmeyi başaramadığımız durumlar da olabiliyor. Bu durumda hissedilen suçluluk duygusunu abartmak ve zamana yaymak kişilerin harekete geçmesini engelliyor. Suçluluk duygusuna takılı kalmak sonraki potansiyel başarı ihtimalini düşürüyor. Bu yüzden hatalarınızdan ders çıkarıp kaldığınız yerden devam edin.
Romantik İlişkilerde Takım Olabilmek: Ortak Hedefler
Aşk ve uyum mutlu bir romantik ilişki için önemli olsa da ortak ilişki hedefleri belirlemek, güçlü ve sürdürülebilir bir ilişkiye sahip olmamızda önemli bir rol oynuyor.
Kendi Potansiyelini Keşfeden İnsanlar Neye Benzer?
Maslow’un ihtiyaç hiyerarşisini duymuş muydunuz? Bu piramitte en tepede yer alan “kendi potansiyelini keşfetmek” neye benziyor diye merak ediyorsan cevabı yazımızda.
“Her şeyi son ana bırakıyorum.” Peki ya yaşamayı?
Ertelemek kronik ve otomatik bir hale geldiğinde bizim için zararlı bir davranış haline gelebiliyor. Kendimizi yalnızca görevlerimizi değil aslında yaşamın kendisini ertelerken bulabiliyoruz.
Çocuk Sahibi Olmak Hayatımızı Nasıl Etkiler?
Çocuk dünyaya getirmek çoğunlukla kendi tercihimiz olsa da ilişki memnuniyetini, ebeveynlerin bireysel iyilik hallerini ve hayat düzenlerini oldukça etkiliyor.
Bitmek Bilmeyen Erteleme Döngüsü
İşlerini son ana bırakanlardan mısınız? Yumurta kapıya dayanmadan odaklanıp çalışamadığınızı mı düşünüyorsunuz? Erteleme davranışının pençesine takılmış olabilirsiniz!
3-5 Yaş Arası Çocuklarda Sosyo-Duygusal Gelişim
3-5 yaşları arasında çocuğunuzda bağımsızlık, arkadaşlık, farkındalık gibi birçok farklı alanda değişim yaşanır. Bu süreçte neler yaşandığını inceleyelim.
İlk Aşk veya İlk Nefret: Babalar Ve Kızları
Kız çocuklarının babalarıyla kurdukları ilişkinin partner seçimlerine, vücut algılarına ve cinselliklerine yansımalarını inceliyoruz.
İş Kaybı Sonrası Yaşanan Yas Dönemi
Bir işe sahip olmak bize statü, öz güven ve sağlamlık getiriyor. Peki bu işi kontrolümüz dışında kaybedersek ne oluyor?
İş Yerindeki Engeller: Damgalamanın Kaldırılması
İşe alım süreçlerini farklı gruplar için daha adil kılmak ve daha kapsayıcı bir çalışma alanı oluşturmak için yöneticiler neler yapabilir?
Özür Dilemenin Psikolojisi
Bir hata yaptığımızda neden özür dilemekten çekiniriz? O adımı atmaktan bizi ne alıkoyar? Bu yazımızda özür dilemeyi inceliyoruz!
İnternet sitemizde deneyiminizi iyileştirmek ve kişiselleştirmek amacıyla ve kullanımlarınızın istatistiksel analizi için bazı çerezler (3. taraf çerezler dahil) kullanıyoruz. Bu çerezlerin kullanımını onaylamak için Çerezleri Kabul Et tuşuna basın. Daha fazla bilgi için buraya tıklayabilirsiniz.