Sevilen Birinin Kaybını Kabullenmek

Begüm Yılmaz

Begüm Yılmaz

Sevilen Birinin Kaybını Kabullenmek

Tristan and Isolde - Rogelio De Egusquiza

Tristan and Isolde - Rogelio De Egusquiza

Bu yazımızda, hiç düşünmek istemesek de yakınlarımızı kaybetmenin hayatımızı nasıl ve ne ölçüde etkilediği konusuna değineceğiz. Araştırmalar sayesinde biliyoruz ki birbirleriyle yakın olan insanlar birbirlerinin psikolojileri ve fizyolojileri üzerinde büyük etkilere sahip oluyor. Peki bu karşılıklı etkileme hali taraflardan biri hayatını kaybettiğinde de sürüyor mu? Sevdiğimiz birini kaybettiğimizde onu kalbimizde yaşatmak gerçekten de mümkün mü yoksa zamanla bu kişilerin izleri siliniyor mu?
relate-banner

Sevilen birinin kaybı, esasında sadece o kişinin değil, hayatımızdaki başka birçok şeyin de kaybolması anlamına geliyor. Dünyamız birdenbire kararıyor, sevdiğimiz insan artık hayatta olmadığı için ve onu ölümden "kurtaramadığımız" için yetersizlik duygusu hissediyoruz, sanki bir parçamız da o kişiyle yitip gidiyor. Onsuz hayata nasıl devam edeceğimizi düşünüp hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağına kendimizi inandırıyoruz. Bir daha gülemeyecek, eğlenemeyecek, hayattan keyif alamayacakmışız gibi hissediyoruz fakat hayat bir şekilde devam ediyor.

Geçtiğimiz yıllarda yapılan bir araştırmaya göre, partnerlerden biri hayatını kaybettiğinde ilişki geri döndürülemez bir biçimde bitiyor olsa da ölen kişinin hayatta kalanın sağlığı ve ruh hali üzerinde ciddi derecede etkisi olmaya devam ediyor. Yine aynı araştırma, hayatını kaybeden tarafın ölmeden önceki hayat kalitesinin yüksekliğinin, hayatta kalan partnerin gelecek hayat kalitesi üzerinde olumlu bir etkiye sahip olduğunu gösteriyor. Aynı zamanda, yaşamını yitiren partnerin önceki hayat kalitesinin yüksek olması, hayatta kalan tarafın bu ölüme bir anlam verebilmesini kolaylaştırıyor. İşin ilginç yanı, ölen ve yaşayan partner arasındaki bu etkileşim, her iki tarafın da hayatta olduğu ilişkilerdeki etkileşim kadar güçlü. Yani bu araştırma gösteriyor ki yakınlarımızın onları kaybetmeden önceki süreçte hayatımızdaki varlıkları, bizi onlar hala hayattaymış gibi etkileyebiliyor.

Bir başka araştırma ise sevdiğimiz birinin ölümü sonrası o ölüme nasıl bir tepki vereceğimizi ve yas sürecimizi belirleyen en önemli faktörlerden birinin bağlanma stilimiz olduğunu gösteriyor. Buna göre güvenli bir bağlanma stiline sahip olan kişiler, kaygılı ya da kaçınmacı bağlanma stiline sahip kişilere oranla sevdiklerinin kaybı sonrasında çok daha az sinirli, daha az suçlu hissediyorlar ve ölüm endişesini diğerlerine nazaran çok daha az duyduklarını belirtiyorlar. Yani, güvenli bağlanma stiline sahip insanlar ölüm sonrası yasla diğerlerine kıyasla daha kolay bir şekilde başa çıkabiliyorlar. Aynı zamanda kişilerin güvenli ya da güvensiz bir şekilde bağlanmış olması, onların ölen kişiyle ölüm sonrası kurdukları bağın da bir belirleyicisi oluyor. Güvenli bağlanma stiline sahip kişiler, kaybettikleri kişinin artık hayatta olmadığını kabullenebiliyorlar ve onu hafızalarından silmeseler de geçirdikleri güzel günleri hatırlayıp hayatlarına devam edebiliyorlar. Fakat güvensiz bir bağlanma stiline sahip insanlar için ölümü kabullenip hayata devam edebilmek çok daha zor oluyor. Hatta bu durumun patolojiye vardığı bazı uç örnekler de bulunabiliyor.

Öyle görünüyor ki kişilerin yas sürecinde ölen kişinin hala hayatta olduğunu varsayıp onu dışsal bir gerçeklikte var etmesi de aradaki bağın güçlülüğün sürdürülmesi üzerinde bir etken. Fakat durum böyle olduğunda kişinin ölmüş olduğu gerçeği göz ardı ediliyor ve yas süreci sağlıklı bir şekilde gerçekleşemiyor. Araştırmalara göre, yas döneminde kişilerin öncelikle yaşadıkları kayıpla yüzleşmesi gerekiyor ve bu yasın üstesinden gelip hayatlarını tekrardan inşa edebilmeleri için de kaybedilen kişiyle aralarındaki güçlü bağın bir miktar zayıflaması gerekiyor.

Gelelim kaybettiğimiz kişiyi hayalimizde yaşatmanın mümkün olup olmadığına. Zihnimiz, kişilerin zihnimizdeki temsillerini tekrar eden etkileşimler üzerinden oluşturuyor. Örneğin; her gün telefonda konuşmak, yüz yüze görüşmek ve mesajlaşmak bu etkileşim kapsamına giriyor. Fakat ölen kişiyle karşılıklı bir iletişime girilemediğinden bu kişi hayalimizden yavaş yavaş silinmeye başlıyor. Bu durum sizi üzmesin çünkü yukarıda da bahsettiğimiz gibi ölümün acısını atlatabilmek ve normal yaşantıya sağlıklı bir geçiş sağlayabilmek ancak bu şekilde mümkün oluyor.

[1] Shear, K., & Shair, H. (2005). Attachment, loss, and complicated grief. Developmental Psychobiology: The Journal of the International Society for Developmental Psychobiology, 47, 253-267.
[2] Bourassa, K. J., Knowles, L. M., Sbarra, D. A., & O'Connor, M. F. (2016). Absent but not gone: interdependence in couples' quality of life persists after a partner's death. Psychological Science, 27, 270-281.
[3] Waskowic, T. D., & Chartier, B. M. (2003). Attachment and the experience of grief following the loss of a spouse. OMEGA-Journal of Death and Dying, 47, 77-91.
[4] Field, N. P. (2006). Unresolved grief and continuing bonds: An attachment perspective. Death Studies, 30, 739-756.
[5] Stroebe, M., Schut, H., & Stroebe, W. (2005). Attachment in Coping With Bereavement: A Theoretical Integration. Review of General Psychology, 9, 48.

Benzer yazılar

Muhammad Suleman - Souls of Sunshine

Kendimizle ilişkimiz romantik ilişki memnuniyetimizi olumlu etkiliyor!

Öz şefkat, duygusal zeka ve farkındalık gibi kendimizle olan ilişkimize dair kavramlar romantik ilişki memnuniyetimize etki edebiliyor.

“Her şey yolunda gidiyor, mutlaka kötü bir şey olmalı!”

Yaz Yaklaşırken: Duygusal Yeme Nedir?

Sağlıklı kiloya kavuşamamamızın nedeni nasıl yediğimizden öte neden yediğimizde saklıysa?
Burial of Atala - Anne-Louis Girodet de Roussy-Trioson

Yas Sürecine Destek Olmak

Yas sürecindeki birinin nasıl yanında olabiliriz? Bu yazımızda yas sürecine destek sağlamak için neler yapabileceğimizi anlatıyoruz.

Olgun Bir İlişkiye Nasıl Sahip Olurum?

İlişkinizin ne kadar olgun olduğunu merak ediyorsanız bu yazımıza mutlaka bir göz atın!

Duygularımızla ilgili öğrendiğimizi unutmamız gereken 7 şey

Duygularımız söz konusu olduğunda bazı hatalı düşüncelere sahip olabiliyoruz. Bu düşünceleri, doğru ve bize iyi gelecek düşüncelerle değiştirmek mümkün! Buyrun yazımıza…

Yoğun Hissedilen Duygularla Nasıl Baş Edilebilir?

Yoğun duygular aniden zihninize üşüşünce durup kendi içsel kaynaklarınıza göz atmaya ne dersiniz?
The Letter - David Hettinger

Bitmek Bilmeyen Erteleme Döngüsü

İşlerini son ana bırakanlardan mısınız? Yumurta kapıya dayanmadan odaklanıp çalışamadığınızı mı düşünüyorsunuz? Erteleme davranışının pençesine takılmış olabilirsiniz!
Daughters of Famous Businessman- Michele Del Campo

Arkadaşlık İlişkilerinin Mutsuz Sonu: Arkadaş Ayrılığı

Bir zamanlar bizi bizden iyi bilen dostlarımız zamanla birçok sebeple hayatımızdan çıkabiliyor. Bu yazıda arkadaş ayrılıklarını ve ayrılık acısını inceledik!

Duygu Yüklü Konuşmalarda Ara Verme İhtiyacı Duyuyor Musunuz?

Zor bir konuşma esnasında molaya ihtiyacımız olabilir. Peki bunu karşımızdakine nasıl söylemeli?

footer