Ergenlik dönemi, hayatın birçok alanında olduğu gibi ilişkisel alanda da değişimler içeren bir dönem olabiliyor. Girilen sosyal ortamların genişlemesiyle ilişkilerde de önemli değişimler yaşanıyor. İlişkilerin temelinde güven ve samimiyet önemli faktörler arasında yer alıyor. Gençlerin ilişkilerindeki güven ve samimiyet inşası ise çevrelerine uygun biçimde kendilerini açmaları (örn. duygu, düşünce ve arzuları paylaşma), duygusal bağ kurmaları ve sosyal uyumlarından etkileniyor.
Yakınlık, sosyal ortamdaki duygusal adaptasyonun merkezinde yer alarak ilişkilerde önemli bir kaynak haline geliyor. Ergenlik döneminde yakınlık gelişimi ise ilişkiselliğin yanı sıra bireyselliği de içeriyor. Genç birey kendisinin ve karşısındaki kişinin ayrı varlıklar olduğunu ayırt ederek aradaki farklılıkları anlamlandırmış oluyor. Böylece empati yeteneği artıyor. Bu nedenle arkadaşlar arası yakınlık ve benlik gelişimi arasında kurulması gereken denge önemli hale geliyor.
Özerklik kazanma için çabalayan ergen, akran grubuna kabul edilmesiyle birlikte kendisini tanıyan ve doğrulayan bir bağlanma figürü elde etmiş oluyor. Ebeveynlerinin olası onay eksikliğine karşın yargılayıcı olmayan ve kabul içeren bir kaynak olarak akranlarını kullanıyor.
Ergenlik döneminde erkeklerin kızlara göre daha az tatmin edici arkadaşlıkları olduğu görülüyor. Ergenlik dönemindeki kızlar, ilişkilerini samimi ve anlamlı terimlerle ifade etme eğilimindeyken, erkekler genelde arkadaşlığı paylaşılan deneyim ve durumlarla tanımlıyorlar. Bunun nedenlerinden biri, kız çocuklarının erkek çocuklarına göre küçüklüklerinden beri birbirine bağlılık ve iş birliğine değer vermeleri üzerine sıklıkla teşvik edilmesi. Ergenler de bu tür sosyal kalıpları akran gruplarında pekiştirerek yeniden yapılandırma eğiliminde oluyorlar. Akran gruplarında öfkeli ve saldırgan davranış eğilimleri gösterdiklerinde ise kızlar daha dolaylı ve ilişkisel yöntemler seçerken erkekler fiziksel ve sözlü, doğrudan yüzleşme biçimlerini tercih edebiliyorlar. Bu noktada fark, kızların sosyal başarıya verdikleri değer nedeniyle kaba davranarak itibarlarını zedelemekten çekinmeleri ile ilişkilendiriliyor.
Ergenlik dönemindeki romantik ilişkilerin gelişimi merkezi bir gelişimsel süreç olarak görülüyor. Olumlu romantik ilişkiler kurup bunu başarılı biçimde sürdürebilen ergenlerin yetişkinlik dönemlerinde yaşam memnuniyetleri ve sosyal uyumlarının yüksek olduğu görülüyor. Yapılan bir araştırmada, genç bir yetişkin ile romantik partneri arasındaki etkileşimin, genç yetişkinin ebeveynleriyle olan önceki etkileşimine ayna tuttuğunu ve bunun romantik ilişkiye duyulan bağlılık ve memnuniyeti etkilediği bulunuyor.
Romantik ilişkinin kalitesinin yanı sıra, cinsel davranışlar da ebeveynlerle olan iletişimden etkileniyor. Ebeveynler sıcak ve kabul edici davranarak çocuklarını uygun biçimde denetlendiğinde, yani uygun ve aşırıya kaçmayan bir otoriter tarza sahip olduklarında, ergenlerin cinsel açıdan riskli davranışlarda bulunma olasılığı azalıyor.
Araştırmalara göre; aile içindeki iklimin uyum, örgütlenme ve düşük düzeyde çatışma ile tanımlanabilmesi, genç yetişkinlerin romantik ilişkilerinde daha yapıcı problem çözme stratejileri kullanmalarını ve daha az şiddete başvurmalarını sağlayan bir etken haline geliyor. Ebeveynlerle olan etkileşimler ergenliğin ilk dönemlerinde daha çok etkiliyken, orta ve geç ergenlikte ebeveynlerin yanı sıra akranların etkisi de önem kazanıyor.
Ergenlik döneminde romantik ve arkadaşlık ilişkileri yükselişteyken, ebeveynlerle olan paylaşımın azalması ise bir nevi kaçınılmaz oluyor. Ancak buna rağmen, ergenler ebeveynlerini artan özerkliklerini genişletebilecekleri güvenli bir üs olarak görmeye devam ediyorlar. Çünkü stresli anlarında ebeveynlerinden kaçınmayı tercih etseler dahi, gerçekten ihtiyaç duydukları zaman ebeveynlerinin bir bağlanma figürü olarak kalacakları bilgisi onlar için önemli oluyor. Ebeveynlerle kurulan güvenli bağ, bu süreçte ergenlerin başarılı bir özerklik inşa etmelerini destekliyor. Ebeveynleriyle güvenli bağ kurmuş olan ergenler ilişkilerinde daha fazla samimiyet elde ediyorlar. Yakınlıklarını ortaya koyan sır paylaşmak, üzgün bir yakınlarını desteklemek ya da birlikte zaman geçirmek gibi davranışlarda daha sık bulunuyorlar. Diğer yandan güvensiz bağlanan ergenlerse sorunlu akran ilişkileri geliştirebiliyor ve insanlarla yakınlık kurmada daha az esneklik gösterebiliyorlar.
Ebeveyn-ergen yakınlığı, ergenler için daha yakın sosyal ilişkiler geliştirilmesi ve daha düşük suç işleme oranı gibi sonuçları getiriyor. Aksine, ebeveynleriyle daha az bağ kuran gençlerde risk alma davranışı ve uygunsuz ilişkiler yaşamak dahil olmak üzere birçok olumsuz sonuçlar görülebiliyor. Anneleri destekleyici karakterde olan ergenler, gözlemledikleri bu davranışları taklit ederek daha tatmin edici arkadaşlıklar kuruyorlar. Baba figürü ise problem çözme becerileri kazanmada önem taşıyor. İş birlikçi ve çözüm odaklı bir babaya sahip gençler, bu beceriyi arkadaşlıklarına yansıtıyor ve böylece daha olumlu arkadaşlıklar kurabiliyorlar. Tam tersi bir durumda da ebeveynlerin ergenler üzerindeki etkisi geçerli oluyor. Yani, ebeveynlerden öğrenilen becerilerin - olumlu ya da olumsuz olması fark etmeksizin - sonraki ilişkilere yansıtıldığı görülüyor.
Peki ergenlerin ebeveynleriyle iletişim kurma isteğine ne engel oluyor olabilir? İlişkilerin temelinde olan yakınlık kurmanın önemli bileşenlerinden kendini açma becerisi burada devreye giriyor. Ergenlerin kendilerini ailelerine açmama sebepleri ceza alma, onaylanmama korkusu ya da özel alan ihtiyacı olabiliyor. Kendilerini açmalarıysa konuşmama durumunda karşılaşabilecekleri cezadan kaçınma, ebeveynlerinin yetkili oldukları konularda fikir ve destek alma ya da tersi biçimde ebeveynlerin fikrini değiştirme ihtiyacı olabiliyor. Bu nedenlerle konuyu açmamak ya da yalan söylemek gibi davranışlarda bulunuyorlar. Özellikle alkol ve sigara kullanımıyla ilgili kendini açmama davranışını tercih edebiliyorlar. Genç yetişkinlerle yapılan araştırmalarda, ebeveynleriyle daha zayıf ilişkiler içinde olan ergenlerin daha depresif bir ruh halinde oldukları ve ebeveynlerine daha fazla yalan söyledikleri görülüyor.
Sonuç olarak ergenlik dönemindeki arkadaşlık, romantik ya da ebeveynlik ilişkileri, aile ortamındaki iletişim ve içinde bulunulan diğer sosyal faktörlerden etkilenebiliyor.