Cinsellik üzerine kurulan ilişkiler, tek gecelik seks ve ilişki dışı seks popüler kültür yoluyla sık sık karşılaştığımız kavramlar haline geldi. Bu kavramların yaygınlaşmasıyla beraber aldatma üzerine yapılan araştırmalar da arttı ve artmaya devam ediyor. Partner dışında biriyle seks yapma, öpüşme, sarılma, el ele tutuşma hatta sadece mesajlaşma bile artık farklı bağlamlarda aldatma olarak değerlendirilebiliyor. Hep belirttiğimiz gibi, neyin aldatma olarak görülebileceği kişiden kişiye farklılık gösterebiliyor. Biz bu yazımızda aldatmayı spesifik olarak cinsellik boyutundan ele alarak cinsellik içeren aldatmaların neden ve nasıl gerçekleştiğinden ve nelere sebep olduğundan bahsedeceğiz.
Amerika'da yapılan bir araştırmaya göre insanların %90'ı aldatmayı ahlaksızlık, %65'i ise affedilemez bir davranış olarak görüyor. Buna rağmen her yıl evli kişilerin yaklaşık %2-4'ünün eşlerini aldattığı tahmin ediliyor. Aldatma, özellikle yaz aylarında ciddi bir artış gösteriyor. Yaz aylarında kişilerin daha fazla seyahat etmesinin ve eşlerinden uzakken onları aldattıklarının açığa çıkmasının daha zor olmasının bu artışa sebep olduğu düşünülüyor. Araştırmalara göre, evliliklerin %20-25'inde en az bir kere aldatma davranışı gözleniyor. Yapılan anketlere bakıldığında 1991-2006 yılları arasında aldatma davranışında tüm yaş gruplarında ciddi bir artış görülüyor. En büyük artışın 65-90 yaşları arasındaki erkeklerde olmasının muhtemel sebebinin ise ereksiyon sorunlarını çözmek için üretilen ilaçların yaygınlaşması olduğu tahmin ediliyor. Aldatma davranışı elbette sadece evli çiftlerde görülen bir durum değil; hatta araştırmalar birlikte yaşayan çiftlerde ve ayrı yaşayan sevgililerde aldatma davranışının, evli çiftlerden daha fazla olduğunu söylüyor.
Cinsiyet, aldatma davranışıyla yakından ilişkili ve araştırmalara göre erkekler aldatmaya kadınlara göre daha meyilli. Bu bulgu, aldatmanın erkeklerin üreme başarısını artırdığı yönündeki evrimsel perspektifi destekliyor ve erkeklerin sevgi ve cinselliği birbirinden ayırt etme konusunda daha başarılı olduğu düşüncesiyle bağdaşıyor. Ancak bu gözlemlere rağmen aldatma davranışında cinsiyetler arasındaki fark zamanla azalıyor. Örneğin, 45 yaşın altındaki kadınlar ve erkekler birbirlerine çok yakın oranlarda aldatma davranışı gösteriyorlar . Hatta bir araştırma, ilişkilerinden memnun olmayan kadınların partnerlerini aldatma ihtimalinin erkeklerden daha yüksek olduğunu gösteriyor. Aldatma davranışında kadınlar ve erkekler arasındaki farkın zamanla kapanıyor oluşunu kadınların iş gücünde daha fazla yer alması ve bunun da ekonomik ve bireysel bağımsızlığa kavuşmalarını sağlamasıyla açıklayabiliriz. Kadınlar, erkeklere gittikçe daha az bağımlı hale geliyorlar ve ilişkilerinden memnun olmadıklarında çıkış yolları bulma konusunda daha fazla seçeneğe kavuşuyorlar.
Cinsiyetten bağımsız olarak iş gereği seyahat etmek aldatma ihtimalini artıran faktörlerden. Potansiyel seks partnerleriyle temas gerektiren işlerde çalışmak ve iş arkadaşları arasındaki potansiyel seks partneri sayısının fazla olması da yine aldatma ihtimalini artıran bir etken. Ayrıca, partnerlerden sadece birinin çalışıyor olması aldatma ihtimalini artırıyorken iki partnerin de çalışması aldatma ihtimalini azaltıyor.
Aldatma davranışını belirleyen faktörlerden biri de kişilik özellikleri. Araştırmalara göre; nevrotizm, daha önce aldatma davranışı göstermiş olma, stres ve güvensiz bağlanma stili gibi özellikler aldatma ihtimalini artıran faktörler. Alkol ve madde bağımlılığı ile aldatma davranışı arasında da bir ilişki gözleniyor. Bekleneceği üzere, aldatma davranışı konusundaki düşünceler ve ilişki dışı seks yapma isteği de aldatma davranışıyla doğru orantı gösteriyor. Büyürken ailede bir aldatma olayı yaşanması da kişilerin aldatma ihtimalini ikiye katlayan bir faktör.
Yine de kişilik özelliklerine kıyasla ilişkiye dair faktörler aldatma konusunda daha güçlü etkiye sahip. Özellikle mevcut ilişkiden tatmin olmamak aldatma ihtimalini büyük ölçüde artırıyor. 17 yıl süren bir araştırma gösteriyor ki aldatma davranışı sorunlu evliliklerde hem bir sebep hem de bir sonuç. Fakat ilişki memnuniyeti, mevcut verilerle paralellik gösteren "yatırım modeli"nin sadece bir parçası. Yatırım modeline göre, bağlılık ilişkinin işleyişinde merkezi bir role sahip ve bağlılığın sürmesi için hem geçmişte bağlanma koşullarının sağlanmış olması hem de ilişkiye devam etme isteğinin korunması gerekiyor. Yani ilişkiye devam etme isteği kalmadığında veya partnerler birbirlerine bağlılık hissetmediklerinde aldatma ihtimali de artıyor. Ayrıca evlilik öncesi birlikte yaşamak ile aldatma davranışı arasında da bir ilişki gözleniyor fakat bu iki durumun birbirine direkt olarak sebep-sonuç ilişkisiyle bağlı olduğunu söylemek şu noktada pek de doğru olmaz.
Aldatma davranışı sadece aldatılan kişiye değil, aldatan kişiye, ilişkiye ve çiftin çocuklarına da zarar veriyor. Araştırmalara göre aldatma davranışı kişilerde depresyon, kaygı durum bozuklukları ve travma sonrası stres bozukluğu gibi sorunlara yol açabiliyor. Ayrılıklar ya da boşanmalar eğer çiftin çocukları varsa onların da zarar görmesine sebep oluyor. Buna ek olarak çok sayıda toplumda aldatma, ayrılıkların en büyük sebebi olarak görülüyor. Üstelik, aldatmanın aile içi şiddet ile de yakından ilişkisi olduğu biliniyor. Bunlar sağduyu sahibi herkesin tahmin edebileceği şeyler olsa da aldatmanın başka gizli ve tehlikeli sonuçları da var. Araştırmalara göre, partnerini aldatan kişiler cinsel ilişkilerinde kondom kullanmama eğilimi gösteriyorlar ve cinsel yollarla bulaşan hastalıklara daha kolay yakalanıp bu hastalıkları partnerlerine de bulaştırabiliyorlar. Örneğin, HIV-pozitif kadınların çoğu bu virüsü ilişkide oldukları birincil partnerlerinden kapıyorlar. Yani aldatma, toplum sağlığına da dolaylı yoldan zarar verebiliyor.
Not: Bu yazı Frank Fincham ve Ross W. May'in "Infidelity in romantic relationships" yazısından derlenmiştir.