- Kişisel: kişinin kendi kişisel özellikleri, fiziksel özellikleri, yetenekleri ve inançları (örneğin; bireyin ruh hali)
- Partner kaynaklı: partnerin kişisel özellikleri, fiziksel özellikleri, yetenekleri ve inançları (örneğin; partnerin duyarsızlığı)
- Çevresel: ilişkinin bozulmasına neden olabilecek çevresel faktörler (iş stresi gibi)
- İlişkisel: kişinin ve partnerinin bir araya gelmesi sonucu ortaya çıkan problemler (iletişim sorunu gibi)
Travma sonrası veya stresle ilişkili büyüme teorisi (post-traumatic growth), bireylerin stresli durumlardan yarar sağlayabileceklerini ve bu durumların ardından pozitif bir şekilde gelişebileceklerini varsayıyor. Bu teori aynı zamanda bireyler rahatsız bir durumda ve stres yaşarken bu yüksek risk karşısında direnç sergilediklerinde anlamlı değişimin meydana geleceğini varsayıyor. Ayrıca yaşanan sıkıntılı deneyimin bizi olayı anlamlandırmaya çalışmaya (anlam oluşturma) ve deneyimdeki faydaları veya olumlu sonuçları aramaya (fayda bulma) yönlendirdiği düşünülüyor.
Bazı insanlar ise ayrılıktan sonra kriz olarak değerlendirdikleri bir durumu ya hiç yaşamıyor ya da çok az yaşıyorlar. Bu kriz duygusunun olmaması bireylerin büyük olasılıkla ne sıkıntı hissedecekleri ne de bu ayrılıktan bir fayda bulacakları anlamına geliyor. Bir çalışmaya göre, kadınların strese bağlı olgunlaşma konusunda erkeklere göre daha fazla gelişim gösterdikleri görülürken ayrılık acısı çekme bakımından bir cinsiyet farklılığı bulunmuyor. Strese bağlı olgunlaşmanın kadınlarda daha büyük bir gelişimle sonuçlanması iki şekilde açıklanıyor: Yakınlık kurdukları bir ilişkinin bozulmasının ardından kadınların gelecekteki ilişkilerini nasıl iyileştireceklerini dikkatli bir biçimde kritik etme olasılıkları daha yüksek olabiliyor. Bir olasılık da kadınların ilişkideki düşüşü daha erken tahmin edebilmeleri ve bu nedenle ayrılığa hazırlıkta destekleyici sosyal ağlar kurma gibi olumlu değişiklikler yapmaya başlayabilmeleri oluyor.
Bir çalışma ise kaygılı bağlananların ayrılık acısını kişisel gelişime dönüştürme olasılıklarının daha yüksek olduğunu ve kaçıngan bağlananlarda bu olasılığın daha düşük olduğunu gösteriyor. Bir sonraki ilişkisinde de başarısız olacağı korkusu, kaygılı bağlanan kişileri geçmiş ilişkilerindeki hataları üzerine düşünmeye ve yeni ilişkilerini daha iyi sürdürmek için yeni beceriler geliştirmeye motive edebiliyor. Kaçıngan bağlanan kişilerin ise fizyolojik düzensizliğini azaltan ve duygusal iyileşmesini sağlayan bir deaktivasyon sistemi bulunuyor. Bu sistem duygusal iyileşmeyi kolaylaştırsa da anlamlı bir açıklama ve kişinin hayatında olumlu değişiklikler görülmesine katkı sağlayamayabiliyor.
Araştırma sonuçlarına göre, ayrılıktan sonra bireylerin kişisel özelliklerinde (daha öz güvenli hissetmek ve bağımsızlık hissi duymak), ilişki sürdürme davranışlarında (daha iyi iletişim becerilerine sahip olmak), çevreleriyle ilişkilerinde (arkadaşlar ve aile ile daha iyi ilişkiler geliştirmek, okula veya işe daha fazla odaklanmak) ve gelecekteki romantik partnerlerinden beklentilerinde gelişmeler olduğu görülüyor. Bir başka çalışmada ise derinlemesine röportaj yoluyla 11 Kanadalı üniversite öğrencisiyle görüşülüyor. Öğrenciler, ayrılmanın bir sonucu olarak meydana gelen çok sayıda olumlu değişiklik bildiriyorlar. Bu olumlu değişiklikler; gelecekteki romantik ilişkiler için ders edinmeyi, dayanıklılık (resilience) oluşturmayı ve içgörü kazanmayı içeriyor.
Ayrılık sonrası büyüme; ilişkinin kaybedilmesinden dolayı yas tutmayı, eski partnerlerle aradaki mesafeyi korumayı ve ayrılık deneyimlerinin iyi yönünü bulmayı içeren döngüsel bir süreç yoluyla sağlanıyor. Bir ayrılığı tecrübe etmek; başa çıkma stratejilerini geliştirmek, romantik bir partnerden ne istediğini ve istemediğini öğrenmek ve hayal kırıklığı toleransı oluşturmak için bir fırsat olabiliyor. Ayrılıktan sonra bu tecrübeden fayda sağlayacak olan kişilerin ayrılıktan daha çok etkilenen - örneğin istem dışı düşünceler ve kaçınma davranışı gibi travma sonrası semptomlar gösteren - kişiler olduğu gözlemleniyor.
Kişinin gelişimine katkı sağlayan bir diğer faktör de öz şefkat sahibi olmak. Öz şefkat, kişinin bir hata ve başarısızlıkla karşılaştığında empatiyi kendine doğru yöneltmesi anlamına geliyor. Öz şefkat birbiriyle alakalı 3 bileşenden oluşuyor: Öz nezaket, ortak insanlık algısı ve farkındalık. Öz nezaket, kişinin başarısızlıklarına karşı yargılayıcı bir tutumdan ziyade şefkatli ve ilgili bir tutum uygulama eğilimini gösteriyor. Ortak insanlık algısı, hata yapmanın "insan" olmanın bir göstergesi ve gereği olduğunu ve çekilen acının başkaları tarafından da paylaşıldığını fark edebilmek anlamına geliyor. Farkındalık ise kişinin başarısızlığına karşı dengeli bir yaklaşım benimsemesini ve acısını açık bir zihniyetle gözlemlemesini gerektiriyor. Ayrılıktan sonra kişinin yeniden romantik bir ilişki kurabileceğine olan inancı, iyileşme sürecinin adaptif bir parçasını oluşturuyor. Bir araştırmaya göre, ayrılığın sorumluluğunu kendilerine atfeden öz şefkatli insanların daha az öz şefkat gösteren kişilere kıyasla yeniden bir ilişkiye girebileceklerine olan inançlarında daha az düşüş oluyor. Ayrıca bu kişiler kendilerine daha az şefkat gösteren kişilere kıyasla gelecekteki romantik ilişkileriyle ilgili daha fazla kişisel gelişim motivasyonu bildiriyorlar. Mevcut bulgular, kişinin kendisine karşı daha fazla şefkat göstermesinin ayrılıktan sonra duruma daha hızlı uyum sağlamasını ve ayrılığın o kişinin gelişimine katkı sağlayabileceğini gösteriyor.
Özetlemek gerekirse, ayrılık her ne kadar acı bir tecrübe olsa da beraberinde getirdiği stres, gelişimimiz için bir fırsat olabiliyor. Yaşadığımız tecrübelerden bir anlam çıkarmak ve kendimize karşı şefkatli olmak, kötü bir tecrübeden iyi bir sonuç elde etmemizi sağlayabiliyor. Aynı zamanda bazı araştırmalarda bireylerin bir ayrılıkla ilgili hissedecekleri sıkıntı miktarını abartma eğiliminde oldukları ve bu sıkıntının zamanla azalma eğiliminde olduğu bulunuyor. Ayrıca insanlar zorluklarla başa çıkma konusunda beklediklerinden daha dirençli olma eğilimi gösteriyorlar. Yaşadığımız anda çektiğimiz acı ne kadar güçlü olsa da ve bu acıyla nasıl baş edeceğimiz konusunda bir fikrimiz olmasa da bu acının bir noktada geçeceğini ve bu tecrübenin sonunda bize öğreteceklerini düşünmek iyileşmemizi kolaylaştırabiliyor. Ayrılık sonrası iyileşme sürecinde elimizden tutacak ve bize yön gösterecek bir rehberin ihtiyacını duyabiliyoruz. İlişkinizin ardından eski kimliğinizi tekrar kazanabilmeniz, güçlü yönlerinizi fark edebilmeniz ve yeni ilişkiler kurabilmeniz için artık Relate yanınızda! Relate uygulamasında bulunan "Ayrılık Acısıyla Baş Etme" veya "Ayrılığın Ardından Kendini Keşfetme" yolculuğuna başlayabilir ve bu zorlu süreci bilimsel kaynakların sunduğu teorik ve pratik bilgilerden faydalanarak sağlıklı bir şekilde atlatabilirsiniz.