Günümüzde, duygusal anlamda fazlasıyla hassas olan kişiler, diğerleri tarafından olayları fazla abarttığı ya da düşündüğü gerekçesiyle eleştiriye ya da dışlanmaya maruz kalabiliyorlar. Hatta birçok kültürde, bir erkeğin fazla hassas olması, onun "zayıf" ya da "kadınsı" gibi sıfatlarla tanımlanmasına yol açabiliyor. Bu nedenle duygusal anlamda hassas olan kişiler kendilerini anlaşılamamış hissedebiliyor veya kendilerinde bir problem olduğuna dair bir düşünce geliştirebiliyor.
Araştırmalar, duygusal olarak hassas kişilerin beynindeki bağlantıların, diğer kişilerden daha farklı geliştiğini gösteriyor. Öyle ki bu hassas kişilerin korku sistemi, bir stres durumunda diğer kişilere oranla daha çok aktive oluyor ve daha farklı biyokimyasal reaksiyonlar verebiliyor.
Peki duygusal açıdan hassas olmak, kişilerin hayat boyu mutsuz olacağı ve hayatlarının hep bir karmaşa içerisinde geçeceği anlamına mı geliyor? Aslında ortaya atılan bir teoriye göre hassas olmak, incinebilir olmayı beraberinde getirmiyor. Bu kişiler negatif durumlara karşı hassas oldukları gibi, pozitif durumlara karşı da hassasiyet gösteriyorlar ve bu da hayatlarında yaşanan pozitif olayları da daha yoğun yaşamalarına sebep oluyor. Bu açıdan bakıldığında aslında bizi bazı durumlarda fazlasıyla zorlayan genlerimiz aynı zamanda bize çok büyük avantajları da beraberinde getirebiliyor.
Sonuç olarak, doğuştan hassas kişiler kolayca yara alabilir bir durumda olmaktan ziyade, çevrelerindeki pozitif veya negatif her duruma karşı daha duyarlı oluyorlar.