Çiftlerin birbiriyle olan iletişiminde, zamir kullanımları kendilerini ilişkide nerede gördüklerinin bir yansıması olabiliyor. Zamir kullanımı; hem kendi benliğimizin hem de bir başkasıyla kurduğumuz ilişkide odağımızın nerede olduğunun bir göstergesi. Yapılan çalışmalarda, ikili iletişimlerde sözel olarak "biz" zamirini kullanmanın tek kişiye odaklanmaya, yani "ben" ya da "sen" zamiri kullanmaya kıyasla daha sağlıklı olduğu görülüyor.
Çiftlerin "biz" zamiri kullanmasının genellikle karşılıklı kurulan bağı yansıttığı düşünülüyor. Araştırmalar "biz" zamirinin daha yüksek ilişki doyumu ve ilişki kalitesi ile bağlantılı olduğunu gösteriyor. Çatışma esnasında da "biz" zamirinin kullanımının olumlu etkisi olduğu gözlemleniyor. Partnerlerin bir problem esnasında kurdukları iletişimde "biz" odaklı olmaları, yaşadıkları sıkıntı ve stresi ortak değerlendirmelerine ve buna bağlı olarak ortak bir başa çıkma stratejisi geliştirmelerine yardımcı oluyor.
Özellikle çift terapilerinde, duyguları açmanın bir yolu olarak ben dili, yani "Bu yaptığın bana böyle hissettiriyor." gibi cümleler kullanmanın çatışma çözümünde etkili olduğu görülse de çalışmalar gündelik yaşantımızda kendimize çok fazla odaklanmanın ilişkiye o kadar da iyi gelmediğini gösteriyor. Çiftlerle yapılan çalışmalar, bir çatışma sırasında fazla oranda "ben" zamiri kullanımının daha düşük ilişki işleyişiyle bağlantılı olabileceğini ortaya koyuyor.
Bununla birlikte "ben" zamiri, kişinin ihtiyaçlarını direkt olarak karşı tarafa iletebilmesine yardımcı olduğundan yakınlığı artırabiliyor. Bu açıdan bakıldığında "ben" zamiri, partnerlerin karşı taraftan gelecek bir desteğe ihtiyaç duyduğu anlarda faydalı olabiliyor. Bir kişinin ihtiyaçlarını anında ve açık bir şekilde ifade etmesi, yaşanan stresin karşılıklı olarak anlaşılması için fırsat sağlayabiliyor.
"Sen" zamiri kullanımı ise ("Sen böyle davrandığın için bu durumdayız." gibi) suçlama veya mesafe koyma gibi olumsuz ilişki davranışlarıyla ilişkilendiriliyor.
Tabii ki tüm bunlar kullandığımız cümlelerin tek başına ilişkinin iyiliğini ya da kötülüğünü belirlediğini göstermiyor. Bunun yerine, ilişkideki doyumun, karşımızdaki kişiyi anlamanın ve o kişiyle anlaşmanın birçok farklı faktöre bağlı olduğunu ortaya koyuyor.Â