Aralık ayında, yılın sonuna yaklaşırken yeni yıl için hedefler belirlemek oldukça yaygındır. Araştırmalar, insanların sadece %19'unun önceki yıl sonunda belirledikleri hedeflere ulaştığını söylüyor. Bu durumun nedenleri arasında hedefe nasıl ulaşacağını bilmemek, yeterli radeyi gösterememek, belirsiz hedefler seçmek ya da beklenmedik (hastalık, ekonomik sorunlar gibi) olaylarla karşılaşmak yer alıyor.
Hedeflere ulaşmamız önündeki bir başka büyük neden de daha iyi hayatlar sürmeye yönelik arayışımızda, kendimize çoğu zaman ulaşılamaz hedefler koymamız. Bunlar gerekli enerji, beceri veya kaynaklara sahip olmadığımız için ulaşamadığımız hedeflerdir. Nesnel olarak konuşursak bir hedefin gerçekten ulaşılabilir olup olmadığı ancak üzerinde çalışmaya başladığımızda anlaşılabilir. Ancak koyduğumuz bu hedefi gerçeleştirecek beceri ve kaynaklara sahip olup olmadığımızı değerlendirme konusunda her zaman çok başarılı olmayabiliyoruz.
Her başarısız girişim sonrası yeni bir diyete başlayan insanları düşünelim. Diyet yapan insanların birçoğu zorlu beslenme planına sadık kalamıyor çünkü yapmak zorunda kalacakları fedakarlıkları hafife alıyorlar. İlk bakışta yiyecek seçimlerini değiştirme fikri basit gibi gözüküyor olsa da aslında bunun bir yaşam tarzı değişikliği olduğunu fark edemiyorlar.
Peki neden ulaşamayacağımız hedefler koyarız?
Hedef belirleme, yaptığımız işe bir anlam katar ve motivasyon için önemlidir. Ancak söz konusu özellikle öz güvenimizle bağlantılı bir hedef olduğunda kendimize aşırı güvenme eğiliminde oluyoruz. Sadece başarıya ulaşmak için değil, aynı zamanda kendimiz hakkında daha iyi hissetmek istiyoruz ve bu psikolojik sağlığımız için önem taşıyor.
Bazı kişilerse bu duruma daha stratejik yaklaşıyorlar. Başarı olasılıkları konusunda kararsız olduklarında ya da olasılığın düşük olduğunu bildiklerinde daha uzun vadeli bir hedef belirlemeyi seçiyorlar. Böylece hedefin gerçekleşmesine dair hissettikleri umut daha fazlasını elde etmelerine yardımcı oluyor. Hedefe varamasalar bile gelişim göstermiş oluyorlar.
Ulaşılamayan Hedefler İyi mi Kötü mü?
Cevap her ikisi de olabilir. Ulaşılamaz hedeflerin peşinde ısrarla koşmak farklı başarılarla sonuçlanabilir. Kendisine ulaşılması çok güç bir hedef koymuş biri, nihayetinde şöyle düşünebilir: "Bu hedefi belirlememiş olsaydım, şu anda sahip olduğumdan çok daha azını başarmış olacaktım. Bu yüzden denediğim için çok daha iyi durumdayım."
Daha küçük başarılara odaklanmaksa olumlu duygularımızı güçlendirebilir ve bizi aynı kategoride daha fazla hedef koyma yolunda motive edebilir. Ulaşılamaz hedefler, mühim olanın hedef olmadığını, yolculuk olduğunu bildiğimiz sürece oldukça sağlıklı olabilirler.
Diğer taraftan ulaşılmaz hedefler genellikle başarısızlıkla sonuçlanır ve insanların başarısızlığa nasıl tepki vereceği büyük ölçüde değişir. Bazıları için, özellikle uzun süreli bir hedef için çok fazla zaman ve çaba harcayanlar için, başarısızlık ezici bir darbe olabilir. İyi yönetilmezse birinin başarısız olduğu gerçeğine odaklanmak, kendi kendini gerçekleştiren olumsuz kehanetlere veya öz eleştirel düşüncelere yol açabilir.
Başarısızlığın ardından gelen bir başka potansiyel zihinsel tuzak, "yanlış umut sendromu" dur. Bu durumda başarısızlığı, hedefin başlangıçta ulaşılamaz olduğu gerçeğinden başka nedenlere atfetme eğiliminde olunur. Örneğin başarısızlık, kötü bir işverene ya da çalışma arkadaşına, sıkıcı görevlere veya dikkat dağıtıcı bir ilişkiye atfedilebilir.
Bu yanlış atıflar, özellikle başka insanlar dahil edilmeye başlandığında tehlikeli olabilir. Dahası, eşlik eden "bir dahaki sefere işlerin kesinlikle farklı olacağına" dair inanç, kişinin ulaşılamaz hedefe bir kez daha ulaşmaya çalışmasına ve yıkıcı duygusal maliyetlerle sonsuz bir başarısızlık döngüsüne girmesine neden olabilir.