Otizm spektrum bozukluğu, başkalarıyla duygusal temas kurmada zorlanmaya neden olabilen gelişimsel bir bozukluk olarak tanımlanıyor. Çok erken yaşlarda ortaya çıkan otizmin belirtileri arasında sosyal ilişki kurmada zorlanma, iletişim kurmada güçlükler, jest ve mimikleri yorumlayamama, fiziksel temastan kaçınma ve belirli davranış, aktivite ve ilgi alanlarına takıntı derecesinde odaklanma yer alıyor. Otizm spektrum bozukluğuna sahip kişiler kucaklanmaktan ve göz teması kurmaktan kaçınabiliyor. Otizm zaman zaman zihinsel engelle birlikte görülse de otizm spektrum bozukluğuna sahip olup son derece zeki olan kişiler de bulunuyor. Peki otizme sahip olmak bu kişilerin kimseyle bağ kuramayacağı anlamına mı geliyor?
Yapılan çalışmalar, otizm spektrum bozukluğuna sahip olup da ebeveynine güvenli bağlanan kişilerin azımsanamayacak derecede çok olduğunu gösteriyor. Okul öncesi dönemdeki otizmli çocukların %40 ila %60'ı ebeveynine güvenli bağlanıyor. Güvenli bağlanan çocuklar stres altındayken ebeveynleri ile temas kurarak kendilerini rahatlatabiliyorlar. Bu çocuklar ebeveynleri yanlarındayken çevreyi keşfedebiliyor ve ebeveynlerini güvenli bir liman olarak kullanabiliyorlar. Otizm spektrum bozukluğuna sahip çocuklarla yapılan çalışmalar, bu çocukların güvenli bağlanma şekillerini diğer çocuklarla benzer şekilde yansıtabileceklerini gösteriyor. Örneğin, diğer çocukların yaptığı gibi, stres altındayken ebeveynleri ile yakınlaşma ve temas arama eğilimi gösteriyorlar. Aynı zamanda, yabancı bir ortama girdiklerinde bir yabancıya kıyasla kendi ebeveynlerine daha çok odaklanıyorlar ve eğer ebeveynleri ortamdan uzaklaşırsa ebeveynlerini arama eğilimi gösteriyorlar. Ancak yapılan çalışmalar fiziksel temas halinin otizme sahip çocuklarda daha kısa süreli ve seyrek yaşandığını gösteriyor.
Ebeveynine güvenli bağlanan otizmli çocukların bilişsel ve sosyal açıdan daha çok gelişim gösterdikleri bulunuyor. Örneğin, dikkatlerini daha uzun süre kontrol edebiliyorlar. Bu çocukların dil gelişimi daha sağlıklı ilerliyor ve çevreleriyle daha çok iletişim kuruyorlar. Daha çok iletişim kurdukça empati yetenekleri gelişiyor ve çevrelerindeki insanların duygularını daha iyi anlayabiliyorlar. Bu durum akranlarıyla olan ilişkilerini de olumlu etkiliyor ve bu çocuklar ilkokul dönemlerinde daha popüler olabiliyorlar.
Öte yandan, bütün çocuklarda olduğu gibi otizm spektrum bozukluğuna sahip çocukların da hepsi ebeveynine güvenli bir şekilde bağlanamıyor. Otizmli çocukların önemli bir kısmı dağınık bağlanma (disorganized attachment) eğilimi gösteriyor. Dağınık bağlanma şeklinde çocuklar ebeveynleri yanlarında olsa dahi stresleri ile baş edemiyorlar. Aynı zamanda ebeveynlerini hem bir korku kaynağı hem de güvenli bir liman olarak görüyorlar. Bu bağlanma şeklinin en önemli belirleyici yanı spesifik bir davranış örüntüsü gözlemlenemiyor olması. Otizme sahip kişilerin bu bağlanma şeklini gösterebiliyor olmasının sebeplerinden biri de otizmden kaynaklanan bazı davranışların dağınık bağlanmada da gözlemleniyor olması. Ortaklaşan davranışlar arasında belirli bir kişiye odaklanmayan ve belirli bir duygu içermeyen davranış ve ifadeleri kullanma yer alıyor. Bu noktada otizme sahip kişiler gerçekten dağınık bağlanma mı gösteriyorlar yoksa bu davranışlar nörolojik durumlarından mı kaynaklanıyor, emin olamıyoruz.
Otizm spektrum bozukluğu, kişilerin kendilerini, diğer insanları ve çevrelerinde olup bitenleri anlamlandırmasını zorlaştırabiliyor. Hem jest ve mimikleri anlamada zorlanma hem de dikkati uzun süre tek bir şeye odaklayamama bu kişilerin iletişimlerini olumsuz etkiliyor. Bu sebeple bir ayrılıktan sonra ya da stres anında ebeveynlerine verdikleri tepkiler de bağlanma stillerinden ziyade olaylara anlam verememelerinden kaynaklı olabiliyor. Bu durum göz önüne alındığında otizme sahip çocukların akranlarına oranla güvenli bir bağlanma oluşturması için daha uzun bir zamana ihtiyacı olabileceği düşünülüyor. Güvensiz bağlanan ve otizme sahip olan kişiler kaygı bozukluklarına, madde kullanımına ve duygusal problemlere daha yatkın olabiliyor. Ebeveynin yaşadığı stres de bu problemlerin gelişmesini doğrudan etkiliyor.
Peki bağlanma stillerini hangi faktörler etkiliyor? Bu noktada en önemli belirleyenin ebeveynlerin hassasiyeti olduğunu vurgulamak gerekiyor. Otizme sahip çocuklarla yapılan çalışmalar, güvenli bağlanan çocukların annelerinin, onların tepkilerine ilgiyle yaklaştıklarını ve problemlerini anlamaya çalıştıklarını gösteriyor. Ebeveynlerin çocuklarını davranışlarından ve başarılarından ötürü takdir etmesi güvenli bağlanmanın gelişmesinde önemli bir yer tutuyor. Ek olarak, çocuklarıyla lafı dolandırmadan direkt bir şekilde iletişim kurmaları otizmli çocukların anlama sürecini kolaylaştırıyor. Belirli uyaranların otizme sahip kişileri çok fazla rahatsız etmesi, bu kişilerin sosyal ortamlardan uzaklaşmasına ve güvensiz bir bağlanmaya sahip olmasına sebep olabiliyor. Ebeveynler bu durumu göz önünde bulundurarak çocuklarının farklılıklarına göre davrandıklarında aralarında daha sağlıklı bir iletişim oluşuyor.
Ancak bu noktada ebeveynlerin yaşadığı zorlukları da düşünmek gerekiyor. Otizme sahip çocuklar ihtiyaçlarını, ilgi alanlarını ve isteklerini diğer çocuklar gibi ifade edemiyor. Bu durum, bir ebeveyn her ne kadar çocuğuna hassasiyetle yaklaşsa da kimi zaman onu anlamasını güçleştirebiliyor. Özellikle otizm belirtilerini daha yoğun gösteren çocuklarda ebeveyn, çocuğun verdiği sinyalleri anlamakta daha çok zorlanıyor. Ebeveynin yaşadığı bu güçlük, kimi zaman çocuğun ebeveyninin tutumlarında bir tutarsızlık hissetmesine ve dağınık bağlanma geliştirmesine yol açabiliyor. Bu noktada önemli olan, çocuğu olabildiğince anlamaya çalışmak ve kimi zaman tutarsızlıklar olabilse de bunu en aza indirmek gibi görünüyor. Bağlanma stilini etkileyen bir diğer faktör ise otizme sahip kişinin aynı zamanda zihinsel bir engeli olup olmaması oluyor. Otizmle birlikte zihinsel bir engele sahip olan çocuklarda daha az güvenli bağlanma eğilimi görülüyor ve bu çocuklar dağınık bağlanmada görülen davranışlara daha çok başvuruyor. Otizmi bir spektrum üzerinden değerlendirmek gerekiyor. Otizmin belirtilerini daha yoğun bir şekilde yaşayan ve gelişimsel olarak daha geride kalan kişiler bağ kurmakta daha çok zorlanıyor.
Yapılan çalışmalar, otizme sahip çocuklara hassasiyetle yaklaşılması ile hem arada güvenli bir bağlanma kurulabileceğini hem de bu çocukların otizme bağlı gösterdikleri belirtilerin azalması yönünde bir gelişme olabileceğini gösteriyor. Otizmin bir hastalık değil farklılık olduğunu ve farklılıkların bağ kurmaya engel olmadığını hatırlamak ve hatırlatmak gerekiyor.