Öncelikle anne-kız ilişkisi karşılıklı bir öğrenme ve etkileşim içeriyor. Dinamik bir yapıya sahip olan bu ilişki, yakınlığın kurulmasına da yardımcı oluyor. Yapılan bir araştırmada anne ve kız arasındaki yakınlığın iki farklı şekilde gelişebildiği bulunuyor. Birincisi, karşılıklı bağlanmayı içeren ve birbirlerinden bağımsız iki ayrı hayat düşüncesi kurabilen anne-kız ilişkisi. Bu tarz bir ilişkide yaşanan tartışmalarda kişiler açık ve direkt bir şekilde kendilerini ifade ediyorlar. İki taraf da eşit bir şekilde düşüncelerini dile getirebiliyor. Anne, kızının bir birey olduğunun farkında olarak davranıyor ve düşüncelerine önem veriyor. Böyle bir ilişki içerisinde büyüyen kız çocukları, ilerleyen yaşlarda başkalarına karşı daha az eleştirel oluyorlar. İkinci yakınlık türünde ise anne ve kızı arasında fiziksel yakınlığın daha önemli olduğu görülüyor. Bu ilişkideki çocuk, hayatının annesinin beklentileri ve istekleri doğrultusunda gitmesi gerektiğini hissediyor. Anneden onay bekliyor ve kendisini annesine kabul ettirmeye çalışıyor.
Bu ilişki öylesine önemli ki kız çocuklarının kendilerine duydukları saygı, annelerinin onlara gösterdikleri değerden etkileniyor. Türkiye'de yürütülen bir araştırmada anne-kız ilişkisinin öz saygıya olan etkisi üç farklı boyutta inceleniyor: bağlılık, birbirine bağımlı olma hali ve ailedeki hiyerarşiye güven. Ebeveynin gösterdiği bağlılığın çocuğun öz saygısını artırdığı ve ergenlikte olumsuz düşünce ve davranışların ortaya çıkma ihtimalini düşürdüğü bulunuyor. Öte yandan, anne- kız ilişkisinde birbirine bağımlı olma durumu fazlaysa kız çocuklarının sahip olduğu öz saygı daha düşük oluyor. Araştırmada incelenen son boyut olan ailedeki hiyerarşiye güven ise yaşça büyük kadınların kendi kızları için hep daha iyisini bildikleri düşüncesine olan inancı içeriyor. Sonuçlar, bu güven duygusunun öz saygıya hiçbir etkisinin olmadığını gösteriyor.
Zaman geçtikçe ve kız çocukları artık birer yetişkin olmaya başladıkça anne-kız ilişkisi de bazı önemli noktalardan geçiyor. Bu dönüm noktaları ile ikilinin arasındaki ilişki farklı bir boyuta taşınıyor ve birbirlerine bakış açıları da olumlu ya da olumsuz yönde değişebiliyor. Şüphesiz en önemli dönüm noktalarından biri, kız çocuğunun yetişkinliğe adım atması. Bu dönemde anne, kızının ona daha az bağımlı olmaya başladığını fark ediyor. Bu durum aralarındaki iletişimi daha açık ve sağlıklı bir hale getiriyor. Anne-kız ilişkisindeki dönüm noktalarına çocuğun evlenmesini ve annenin yeni bir partnere sahip olmasını da ekleyebiliriz. Annesinin hayatında yeni biri olduğunda çocuklar anneden gelen ilginin ve duygusal desteğin azalacağını düşünebiliyor. Bu durumda verdikleri tepki kendilerini geri çekmek olabiliyor. Benzer bir hissi anne de kızının sevgilisinin olması ya da evlenmesi durumlarında yaşıyor. Çocuk sahibi olma deneyimi de kişinin annesine bakış açısını değiştirebiliyor. Kendi çocuğu olduğunda kişinin annesiyle kurduğu bağ güçleniyor. Annelerini de sadece anne olarak değil bir birey olarak görmeye başlıyorlar.
Anne olmak zaman zaman sadece ev temizlemek, çocuk büyütmek ve yemek yapmak ile ilişkilendirilebiliyor. Aile bireylerinin bu tarz bir düşünce yapısının olması, çocukların anneyle olan ilişkilerini etkileyebiliyor. Örneğin; babanın davranışlarıyla anneye değer vermediğini hissettirmesi, kız çocuklarının anneye karşı öfke beslemesine sebep oluyor. Eğer anne bu davranışlara karşı sesini çıkarmıyorsa kızın hissettiği öfke duygusu daha da artıyor.
Gördüğünüz ve belki de deneyimlediğiniz üzere anne-kız arasındaki ilişki her zaman tozpembe olmuyor. Zaman zaman tartışmak, karşılıklı olarak birbirini daha iyi tanıyabilmeye ve birlikte büyümeye yardımcı oluyor. Peki bu ilişki nasıl daha sağlıklı yürütülebilir ve daha sağlam bir bağ nasıl kurulabilir?
- İletişim Kurmak
- Birbirine Zaman Tanımak
- Beklentileri Minimuma Çekmek
- Karşılıklı Güven ve Saygı Duymak