"Sen işte çok yorulmuşsundur, çocuğa ben bakarım.", "Sen babasın, otoriter olmalısın!", "Annesi halleder, sen pek karışma…" Benzer cümlelerin babalara birçok kez kurulduğunu duymuşsunuzdur. Geleneksel erkeklik kavramı üzerine yazdığımız yazıda bu tarz yargıların erkekleri nasıl etkilediğinden ve erkeklerin çocuk bakımına dahil olmaktan kaçınmalarına sebep olduğundan bahsetmiştik. Baba dendiğinde aklınıza daha çok eve ekmek getiren, ev işlerine karışmayan ve çocuğunun bakımıyla fazla ilgilenmeyen bir figür gelebilir. Belki siz de erkeklerin çocuk bakamayacağını düşünüyorsunuzdur. Yapılan son araştırmalar, babaların çocuklar üzerinde neredeyse annelerinkine eşit bir etkiye sahip olabileceğini gösteriyor.
Babalar çocuklarının hayatında dolaylı veya direkt olarak rol alabiliyorlar. Örneğin doğum sonrası süreç anneler için çok zorlayıcı ve stresli olabiliyor. Bu durumda babanın anneye duygusal ve fiziksel olarak destek olması dolaylı da olsa çocuk için babanın rolünü belirliyor. Yapılan araştırmalara göre, doğum sonrası süreçte fazla hassasiyet gösteren ve abartılı müdahalelerden kaçınan babaların çocuklarıyla olan bağları güçleniyor. Hatta bu durumda anne doğum sonrası depresyon geçirse dahi, bebeğin aileye katılma süreci sorunsuz yaşanabiliyor. Babanın gösterdiği hassasiyet ile bu süreç daha uyumlu, sıcak ve ortak bir şekilde atlatılıyor.
Peki babanızla oynadığınız oyunları hatırlıyor musunuz? Mesela babanızın sırtına çıkıp hiç atçılık oynadınız mı? Babanızı oyun arkadaşı olarak görmeniz babanız ile aranızdaki bağı düşündüğünüzden de fazla etkiliyor. Atçılık, gıdıklama, yakalamaca veya güreş gibi fiziksel temas içeren oyunların çoğu baba ve çocuk arasındaki bağı kuvvetlendiriyor. Aynı zamanda bu oyunlar çocuk için babayı heyecan figürü haline getiriyor. Üstelik yapılan araştırmalar, babalarıyla bu tarz oyunları sıkça oynayan çocukların, arkadaşları arasındaki popülerliğinin daha fazla olduğunu ortaya koyuyor.
Buna ek olarak oyun sırasında yapılan ufak sataşmalar/takılmalar çocuğa duygusal ve bilişsel açıdan farklı mesajlar verebiliyor. Babaların bir yandan sıcak davranıp bir yandan da kontrol sağlamaya çalışmaları bu duruma sebep oluyor diyebiliriz. Oyun sırasında çocuklarına hem sevgi gösteriyorlar hem de onlardan güçlü oldukları mesajını veriyorlar. Bu karışık mesaj, çocuklara beklenmedik durumlara karşı nasıl davranmaları gerektiğini gösteriyor ve çocukları ilerdeki etkileşimlerine hazırlıyor. Aynı zamanda yoğun aktivite içinde olmak, çocuğun karşısındaki insanın duygularınını fark etmesini kolaylaştırıyor. Duygusal farkındalıkları artan çocukların ileride daha kolay bir şekilde arkadaşlık ilişkisi kurabildiği gözlemleniyor. Ayrıca babaların duyguların keşfinde özellikle de öfke kontrolünde daha fazla rol oynadığını biliyoruz. Bir başka araştırmada ise babalarıyla oyun oynayan, kitap okuyan veya birlikte aktivitelere katılan çocukların erken okul yıllarında daha az davranış problemi gösterdiği ve ergenlikte de suç işleme ihtimalinin daha düşük olduğu bulunuyor.
İnternete düşen baba-çocuk fotoğrafları veya videoları mutlaka karşınıza çıkmıştır. Çoğunda çocuk için risk içeren bir durum varmış ama babalar bunu önemsemiyormuş gibi görünüyor. Aslında bu umursamaz gibi görünen tavır, bizim dış dünyaya daha hızlı adım atmamıza yardımcı oluyor desek inanır mısınız? Le Camus tarafından yapılan bir araştırmada anne ve babaların yüzme dersi alan 1 yaşındaki bebekleriyle olan iletişimi inceleniyor. Araştırma sonucunda görülüyor ki babalar çocuklarının durumla kendi başlarına yüzleşmesi için arkalarında dururken anneler ise göz teması kurabilmek için ön taraflarında duruyor. Yani annenin ve babanın çocukla ilgili bir durumda farklı tutumlar sergiliyor olması illa ki babanın çocuğuna karşı umursamaz, ilgisiz olduğu anlamına gelmiyor. Hatta yukarıda da belirttiğimiz gibi babaların gösterdiği bu farklı tavır çocukların güçlü birer yetişkine dönüşebilmeleri için önem taşıyor. Tüm bu araştırmalar ışığında babaların çocuk büyütmedeki rolünü küçümsemek mümkün görünmüyor.