İlk aşkınızı hatırlıyor musunuz? Ya ilk öpüştüğünüz anı veya ilk kalp kırıklığınızı? İlk yaşanmışlıklar, birçoğumuzun hafızasında silinemeyecek yerler kaplıyor. Birçoğu geriye dönüp baktığımızda bize keyif verse de bazıları da üzüntü kaynağı olabiliyor. Öyle görünüyor ki ilklerimiz bizim için bir dönüm noktası olabiliyor, hatta hayatımızın hikayesini belirleyebiliyor. Peki ilkleri bu denli unutulmaz kılan, bizde bu denli büyük etkiler bırakmasına sebep olan şey tam olarak ne?
Partnerimizle olan yirminci buluşmamızı eğer o gün çok olağanüstü bir şey yaşanmadıysa hatırlamayız. Benzer şekilde ellinci öpüşmemiz nerede ve ne zamandı, bunu da hatırlamamız pek mümkün görünmüyor. Fakat bunlara karşılık ilk buluşma, ilk öpücük ya da bu tarz ilkler çoğu zaman unutulmaz oluyor ve diğer anılarımızın aksine, bu anılar canlılığını ve netliğini kaybetmiyor. Literatürde bu durum "öncelik etkisi" (primacy effect) olarak adlandırılıyor. Buna göre, bir şeyi ilk kez yapıyor olmak, o şeyi ikinci veya üçüncü kez yapıyor oluşumuzdan daha fazla zihnimize kazınıyor.
Yaşlı insanlardan anılarını anlatmaları istendiğinde anlattıkları anılar genellikle 20'li yaşlarının başlarına ait oluyor çünkü bu yaşlar aynı zamanda hayatımızdaki ilkleri en çok yaşadığımız döneme denk geliyor. Büyük duygulara sebep olan bu ilk deneyimlere ait anılar, literatürde flaş bellek anıları (flashbulb memory) olarak adlandırılıyor. Bu anıların alışılmadık ve yeni olması, neredeyse gerçek olamayacaklarını düşünmemize dahi sebep olabiliyor. Bu nedenle de kendimizi daha önce içinde hiç bulunmadığımız bir duygu durumunun içinde bulabiliyoruz. Örneğin, ilk öpüşmenizi ya da yaşadığınız ilk cinsel birlikteliği düşünün. O ilk deneyimin vermiş olduğu his öylesine yoğun oluyor ki bu bir nevi ruhun bedenden ayrılması (disembodiment) gibi bir tecrübeye yol açabiliyor ve kendinizi gerçek dışı gelebilecek kadar yoğun bir deneyim içerisinde buluyorsunuz.
Konu ilk romantik ilişkiye geldiğinde ise yaşanan ilk ilişki bizde gerçek anlamda güçlü duygular uyandırdıysa adeta zihnimize kazınıyor ve zihne kazınmış bu imgeler daha sonraki ilişkilerimizde ortaya çıkabiliyor. Diyelim ki size bir davranışı, sesi, gülüşü ya da fiziksel görüntüsü ile eski partnerinizi anımsatan biriyle tanıştınız. Böyle bir durumda, eski partnerinizin zihninizdeki imgesi canlanmaya başlıyor ve kendinizi onu düşünür bir halde buluyorsunuz. Literatürde bu duruma aktarma (transference) adı veriliyor. İlk aşkınız ya da ilk romantik ilişki yaşadığınız kişi sizde duygusal anlamda oldukça önemli bir yere sahip olmuşsa böyle bir durum yaşadığınızda hatırlayacağınız ilk kişi olmaya en potansiyel aday oluyor. Ayrıca bu durumda zihninizde canlanan şey sadece o kişinin özellikleri değil. O kişiyle birlikteyken hissettikleriniz, motivasyonunuz ve beklentileriniz de zihninizde canlanabiliyor ve hala o kişiye karşı olan hisleriniz devam ediyorsa size onu hatırlatan kişiyi beğenme ihtimaliniz artıyor. Ayrıca, o kişiyle daha fazla yakınlık kurmak isteyebiliyor, hatta eski partnerinize karşı olan davranışlarınızı bu kişiye karşı da gösterebiliyorsunuz.
Öte yandan, yaşanan ilk romantik ilişkinin şöyle bir özelliği de var: Bu ilişki hiçbir kalp kırıklığıyla başlamadığınız ilk ve - muhtemelen - son ilişki oluyor. Daha sonrasında elbette daha iyi ilişkiler yaşayabilirsiniz fakat hiç yara almadan başlamış olduğunuz tek deneyim büyük olasılıkla ilk romantik ilişkiniz oldu veya öyle olacak.