Daha önceki yazımızda da bahsettiğimiz gibi seks; ilişkiye adım atılmasında, ilişkinin gelişiminde ve devamında oldukça önemli bir yere sahip. Bu yazımızda seksin ilişkilerdeki önemine, cinsel tatmin ve özellikle tutulma döneminin bitişiyle azalan cinsel arzu üzerinden değinmeye devam edeceğiz.
Yapılan araştırmalar, cinsellikteki tatmin ve kalitenin ilişkideki tatminimizi de etkilediğini gösteriyor. Kaliteli bir cinsel hayat, partnerleri daha sık seks yapmaya yöneltirken daha sık seks yapmak ise ilişkideki tatminin artmasına neden oluyor. 2017 yılında yayınlanan bir çalışma, ilişkilerdeki cinsel tatmin düzeyini etkileyen birkaç faktör olduğunu ortaya koydu. Bunlar arasında seks yapma sıklığının yanı sıra orgazm olma sıklığı, daha çeşitli pozisyonlarda seks yapma sıklığı ve partnerle cinsel ihtiyaçlarını konuşabiliyor olmak yer alıyor. Cinsel tatmin aynı zamanda partnerlerin duygusal bağ kurması için de bir fırsat sunuyor ve uzun süreli ilişkilerin güçlenmesine yardımcı oluyor. İlişkinin cinsel olmayan yanları, ilişkiyi sürdürmekte başarısız olursa ilişki devamlılığı için önemli olan cinsel arzu ortaya çıkıp baskın hale gelebiliyor. Yakınlık içeren cinsel temas, ilişkiye karşı oluşan olumsuz duyguları ve ilişkiyi tehdit eden unsurların etkisini ortadan kaldırabiliyor veya hafifletebiliyor. Bunun yanında, ilişkideki tatmin de cinsel davranışları şekillendirebiliyor. Cinsel tatminin ya da arzunun olmaması partnerlerin başka potansiyel partnerlere yönelmelerine ve dolaylı olarak ilişkilerin bitmesine neden olabiliyor.
Partnerlerin birbirlerine karşı duyduğu cinsel arzu, ilişkilerde yadsınamaz derecede büyük bir öneme sahip. Partnerlerine karşı cinsel arzusu yüksek olan kişiler partnerlerinden ayrılmak ve onları aldatmak gibi ihtimaller üzerine çok daha az kafa yoruyor. Peki romantik ilişkilerde zamanla cinsel arzunun azalması anormal bir durum mu? Araştırmalar iyi bir seks yaşantısına sahip olan çiftlerin bile yaklaşık iki yıl süren tutulma döneminden sonra birbirlerine karşı olan cinsel arzularında bir düşüş gözlemlediklerini gösteriyor, ki bu düşüşün yaşanması oldukça normal. Konuyla ilgili diğer yazımızda da bahsettiğimiz üzere, ilişkinin ilk dönemlerinde cinsel arzu çok daha yüksek oluyor. Yaklaşık iki yıl süren tutulma döneminden sonra bağ kurma dönemine geçilebiliyor. İşte bu dönemde partnerlerin birbirlerine karşı olan cinsel arzularında düşüş yaşanabiliyor. Bu durum; partnerlerin yaşlarından, evli veya çocuk sahibi olup olmamalarından ve ilişkilerindeki genel tatmin düzeylerinden tamamen bağımsız bir şekilde gerçekleşiyor. Bu duruma yol açan faktörün genel olarak kişilerin birbirlerine alışması ve seksin beynin ödül mekanizmasını ilişkinin ilk zamanlarındaki kadar harekete geçirmemesi olduğu düşünülüyor. İlişkideki rahatlık ve istikrar, partnerler arası cinselliğin artık fazla tanıdık hale gelmesi, hep aynı şekilde cinsellik yaşanması da tutkuyu olumsuz etkileyen faktörler arasında yer alıyor. İlişkideki tutkuyu arttıran en önemli faktörlerden bir tanesi çiftlerin birbirlerine yakınlık içeren davranışlar göstermesi. Duygularını paylaşmak, partnere olumlu hislerini göstermek, fiziksel olarak yakınlık içeren davranışlarda bulunmak partnerlerinden daha fazla tutku hissetmesini sağlıyor. Bu da daha fazla cinsellik ihtimaliyle ve daha yüksek cinsel tatminle sonuçlanıyor.
İlişkilerde cinsel arzu azalsa da ilişkinin mutluluğunun bu durumdan etkilenip etkilenmeyeceğini belirleyen etkenlerden bir tanesi de arzu edilen cinsel ilişki sıklığı ile gerçekleşen cinsel ilişki sıklığı arasındaki fark. Bu fark açıldıkça erkekler ilişkilerindeki genel memnuniyetlerini sorgulamaya başlarken kadınlar da ilişkilerinin ne kadar stabil olduğundan endişeleniyorlar. Araştırmalar, partnerler arasındaki cinsel arzu düzeylerinin farkının da önemli olduğunu ortaya koyuyor. Yani bir partnerin cinsel arzusu fazlayken diğerinin azsa bu sorun oluşturabiliyor, öte yandan her ikisinin de cinsel arzusu yüksek ya da düşükse bu durum ilişkinin geneli için daha az sorun yaratıyor. Bunun yanı sıra partnerler arasındaki cinsel istek farkının bir problem olarak algılanıp algılanmayacağı çiftten çifte farklılık gösteriyor. Örneğin, bazı insanlar eşlerinin cinsel arzularının kendilerinden fazla olmasını bir sorun olarak nitelendirirken bir başka grup insan bunu bir sorun olarak görmüyor. Bu durumu bir sorun olarak nitelendiren insanlar genel olarak ilişkilerinde daha az cinsellik ve cinsel tatmin yaşarlarken, bu durumu bir sorun olarak görmeyen insanlar için böyle bir şey söz konusu olmuyor.Peki çiftlerin ilişkilerinde -normal olarak da olsa- azalan cinsel tutkuları için yapabilecekleri bir şey var mı? Partnerlerin cinselliği sadece kendilerinin değil de her iki tarafın da zevk aldığı, ilişki için önemli bir yakınlık göstergesi olarak yaşamaları tutkunun devamı için büyük önem taşıyor. Buna karşılık cinselliği partnerlerini üzmemek için ya da sırf tartışma çıkmasın diye yaşayan çiftlerde tutku giderek azalıyor. Birlikte yeni ve heyecanlı aktivitelere katılan çiftlerde de tutkunun arttığı gözlemleniyor. Partnerlerin birbirleri hakkında olumlu hisler beslemesi, birbirlerinden olumlu davranışlar görmeleri ve kendilerini ilişki içerisinde eşit hissetmeleri de cinsel tutkunun devamını sağlayan faktörler arasında gösteriliyor.