- Os-penis: Çoğu plasentalı (anne karnında plasenta sayesinde oksijen ve besin ihtiyacı karşılanan ve fetüsün gelişiminin son evrelerine kadar orda kalmayı sürdüren) memeli erkekten farklı olarak insanlar os-penise sahip değiller. Bir diğer deyişle penislerinin içerisinde kemik yok. Peki bu ne anlama geliyor? Kemikli penise sahip olan türler erekte olma gerekliliği olmadan her an cinsel birleşmeye hazır oluyorlar. Örneğin, erkek bir goril veya şempanze bir dişi yaprağını çiğnerken ona yaklaşıp cinsel birleşme yaşayıp ortamı terk edebiliyor. Bu durum dişi için de erkek için de çok büyük bir olay olmuyor. Os-penise sahip olmayan türlerde ise cinsel birleşmenin gerçekleşebilmesi için erkek bedeninde cinsel uyanmanın da olması gerekiyor. Bunu sağlayan fiziksel temas aynı zamanda oksitosin hormonunun salgılanmasında da büyük önem taşıyor. Oksitosin salgılanması ise iki partnerin birbirine bağlanması için gereken en önemli aşamalardan biri. Yani cinsel uyanma ve bunun için gerekli interaksiyon zorunlu olmadığında monogamiye teşvik eden oksitosinin kaybı yaşanıyor ve bağlanma da gerçekleşemiyor. Bunun yanı sıra, ereksiyon bir erkeğin sağlıklı ve cinselliğe uygun bir yaşta olduğunun önemli göstergelerinden. Erekte bir penisin insanlardaki ortalama boyu 13 cm iken insana göre genel vücut büyüklüğü çok daha fazla olan gorillerde ortalama 3 cm. Bu oranın önemi insanların diğer hayvanlara kıyasla çok daha çeşitli pozisyonlarda (örneğin yüz yüze) birliktelik yaşayabilmesinde ve kadınların da orgazm olabilme şansının artmasında ortaya çıkıyor. Bu faktörler bağ kurma için gereken oksitosin üretiminde çok önemli unsurlar oldukları için sadece erekte penis boyutunun büyüklüğünün bile tek eşlilikle ilgisi olduğunu söyleyebiliyoruz.
- Testis büyüklüğü: Çok eşli memeliler vücutlarıyla orantılı olarak daha büyük testislere sahip oluyorlar. Peki neden? Testis büyüklüğünün doğrudan sperm yarışı ile ilgisi olduğu düşünülüyor. Sperm yarışı dişinin birden çok erkekle birlikte olabildiği zamanlar için geliştirilmiş evrimsel bir adaptasyon. Buna göre bir erkek spermleri yoluyla başka erkeklerin spermlerinin dişinin yumurtasına ulaşmasına engel oluyor. Büyük testisler daha fazla sperm üretilmesi için kritik önem taşıyor. Henüz fizyolojisi yeterince iyi kavranmamış olsa da sperm sayısının ejakülasyondan hemen önce bile ayarlanabildiğine dair yeterince bilimsel kanıt var. Buna göre erkekler cinsel birleşmeden önce başka bir erkeğin varlığı ihtimalini değerlendiriyorlarsa bilinçsiz bir şekilde daha fazla sperm üretiyorlar. Bu çok sayıda spermin arasında tek amacı yumurtayı döllemek olanlar da var. Ama bir de yumurtayı döllemek gibi bir işlevi olmayan, bütün görevi olası diğer erkekler gelmiş spermlerle savaşmak olan spermler de var. Heteroseksüel çiftlerle yapılan bir araştırma bu konuya ışık tutuyor. Buna göre bir çiftin birbirinden ayrı geçirdiği süre ile ejaküle edilen sperm arasında pozitif bir ilişki var. Yani partnerler birbirlerinden ayrı uzun zaman geçirdiklerinde, erkeğin ürettiği sperm sayısı da artıyor. Peki insan erkeğinin testis boyutu onu nereye koyuyor? İnsandaki testis boyutu diğer canlılara kıyasla orta büyüklükte, o yüzden de bu değerlendirmede belirsiz sınıfına giriyor.
- Yumurtlama döneminin belirginliği: Yumurtlama dönemi tek eşli türlerde dışarıdan daha az belirgin olurken çok eşli türlerde daha belirgin oluyor. Örneğin dişi babunların yumurtlama dönemlerinde popoları kızarıyor ve topluluktaki herkes dişi babunun ovulasyon döneminde olduğunu bu şekilde anlayabiliyor. Peki bunun teorik olarak anlamı ne? Yumurtlama gizli olduğunda ne zaman gerçekleştiği anlaşılamıyor, bu yüzden de erkek dişiyi hamile bırakabilmek için çevresinde daha uzun süre vakit geçirmek zorunda kalabiliyor. Bu da aradaki bağın kurulması için önemli bir adım. İnsanlarda yumurtlama dönemi babunlarda olduğu kadar açık ve görünür değil. Öte yandan, menstrual döngünün içerisinde kadınların kokularında ve davranışlarında farklılıklar gözlemlenebiliyor. Bu sebeplerle insanlar bu değerlendirmede de belirsiz sınıfına giriyorlar.
- Zevk için seks: İnsanlar diğer hayvanlardan farklı olarak sadece yumurtlama döneminde değil, menstrual döngünün her evresinde seks yapabiliyorlar. Menopoz sonrası ve hamilelik dönemlerinde de cinsel hayatları devam ediyor. Yalnızca üreme odaklı değil, zevk için de seks yapıyorlar. Bu cinselliğin daha uzun süreli, daha sık ve daha fazla keyif almaya yönelik yaşanmasında çok büyük bir önem taşıyor. Bu durum insanları tek eşli kategorisine yerleştiriyor. Bu sadece insanlara özgü bir davranış da değil. Örneğin bonobolar (cüce şempanzeler) herhangi bir bahaneyle seks yapabiliyorlar. Bazen grup içerisinde potansiyel bir sosyal gerilim ya da karmaşa olduğunda her şeyi durdurup seks yapıp rahatlayarak durumu kurtarabiliyorlar. Bu da seksin üremek dışındaki başka bir fonsiyonuna güzel bir örnek oluşturuyor.
- İlişki dışı cinsellik: İlişki dışında cinsellik yaşamak (örneğin evliyken bir başkasıyla birlikte olmak) çok eşliliğe yatkınlık için önemli bir gösterge. Peki insanlarda durum nasıl? Her ne kadar çoğunluk var olan partnerini aldatarak bir başkasıyla cinsellik yaşamasa da bu davranış hala azımsanmayacak kadar fazla sıklıkta görülüyor. O yüzden de insanlar bu değerlendirmede de belirsiz kategorisine konuluyor.
- Seksüel dimorfizm: Seksüel dimorfizm aynı türe ait erkekle dişi arasında gözle görülebilir (gözlemlenebilen) farklılıklar olmasıdır. Dişiyle erkek arasında belirgin farklar olması çok eşliliğe işaret eder. Örneğin tavus kuşlarında erkekler son derece güzel, parlak ve renkli bir kuyruğa sahipken dişi tavus kuşunun böyle bir özelliği yoktur. İnsanlara baktığımızda kadın ve erkek arasındaki fiziksel farklar diğer türlere kıyasla çok belirgin değil. Genellikle erkek bedeni kadına göre daha iri oluyor fakat bu çok da göze batan bir fark olarak karşımıza çıkmıyor. İnsanlar bu noktada da belirsiz kategorisine konuluyor.
- Paternal bakım: Tek eşli türlerde erkek dişiyi hamile bıraktıktan sonra da yanından ayrılmaz ve yavruların bakımıyla ilgili sorumluluk üstlenir. İnsanlarda sıkça gözlemlenen bu özellik bizi tek eşli kategorisine koyuyor.
- Ayrılık acısı: Tek eşli türlerde partnerler birbirlerinden ayrı kaldıklarında çok ciddi bir ayrılık stresi yaşarlar. Bu stres hem psikolojilerinde hem de fizyolojilerinde gözlemlenebilir. Örneğin, logomuz için de ilham kaynağı olan titi maymunları partnerleriyle uzun bir süre kuyrukları birbirlerine bağlı olarak kalıyorlar. Ayrıldıklarında ise çok büyük bir ayrılık acısı yaşıyorlar. İnsanlarda da gözlemlenen bu özellik bizi yine tek eşli kategorisine koyuyor.
Sonuç olarak yukarıda bahsettiğimiz özelliklerden yola çıkarak insanlar için sosyal olarak tek eşli (yani bir çift olarak bağlanan ve hayatını sürdürmeyi tercih eden) diyebiliyoruz. Aynı kişiyle tekrar tekrar seks yapmak o insanla bir bağ kurmamızı teşvik ediyor. Bu bağlamda sosyal tek eşlilik aynı zamanda biyolojik bir nedene de dayanıyor. Öte yandan cinsel tek eşlilik cinsiyete, yaşa, cinsel yönelime, kültüre, sosyal normlara ve din gibi etkenlere göre değişkenlik gösterebiliyor. Bu nedenle cinsel tek eşlilik için daha bilinçli bir sürecin ürünüdür diyebiliyoruz.