Araştırmacılar kişinin biyolojik faktörlerinden sosyal statüsüne, karşısındaki kişiyle yaptığı konuşmayı nasıl yorumladığından bir ilişkiden beklentisine kadar birçok faktörü inceleyerek heteroseksüel ilişkilerde "kur davranışını" birtakım aşamalara ayırıyorlar:
- İstekleri önceliklendirme: Sürecin ilk aşamasında, kimi zaman farkında bile olmadan kişiler kendi istek ve arzularını öncelik sırasına koyuyorlar ve bu sıralama birçok bireysel ve kültürel etkene göre değişiklik gösteriyor. Örneğin, dini değerlerin daha kuvvetli olduğu bölgelerde flörtleşmenin ve evlilik öncesi cinsel aktivitenin diğer kültürlere kıyasla çok daha az olduğu biliniyor. Bu da kur davranışının büyük oranda kısıtlanmasına neden oluyor. Diğer yandan, cinsiyet ve kişilerin ilişkiden beklentileri de bu davranışlarda önemli bir rol oynuyor. Yapılan bir araştırmaya göre, çok seçici davranamayacakları bir durumda kaldıklarında, kadınlar uzun vadeli bir ilişkide karşıdaki kişinin sosyal statüsüne, erkekler ise fiziksel çekiciliğine daha çok önem veriyorlar. Diğer taraftan, her iki cinsiyet de uzun vadeli bir ilişkide sıcaklığı ve güvenilirliği bir gereklilik olarak görürken daha kısa vadeli ilişkilerde de fiziksel çekiciliğin en önemli özellik olduğu konusunda ortaklaşıyorlar.
- Karşı tarafın dikkatini çekme: Kur davranışının ikinci aşamasında ise karşı tarafın dikkatini çekmek geliyor. Kimimiz sarışın insanları çok beğenirken kimimiz "hiç tipim değil" diye düşünebiliyoruz. Kişiden kişiye değişen çekicilik unsurları mutlaka vardır ancak araştırmacılar bunlara ek olarak ırk, kültür, cinsiyet farkı gözetmeksizin hepimize çekici gelen üç özellik kategorisi olduğunu söylüyorlar:
- Bebeksi özellikler (neoteni): Büyük gözler, minik bir burun, çıkık bir alın, parlak saçlar, kısacası gençliği ve sağlığı işaret eden faktörler hemen hepimizi ilk bakışta etkiliyor.
- Cinsel olgunluk gösteren özellikler: Ergenlik sonrası daha da belirginleşen bu faktörler, bebeksi olanların aksine cinselliği yansıttıkları için kadın ve erkeklerde değişkenlik gösteriyor (kadınlarda küçük çene ve belirgin elmacık kemikleri öne çıkarken erkeklerde geniş çene, sakal ve kalın bir ses tonunun dikkat çekmesi gibi).
- Dışavurumcu özellikler: Gülümseme, büyümüş göz bebekleri, öz güvenli bir duruş. Bu özellikler karşımızdaki insana onun hakkında ne hissettiğimizi hızla aktarma işlevine sahipler. Örneğin, birinden hoşlandığımızda kontrolümüz dışında göz bebeklerimiz büyüyor. Keyif aldığımız bir ortamda kocaman gülümsüyoruz. Bu özelliklere dair yapılan araştırmaların ilginç sonuçları var. Örneğin, erkekler depresif bir ruh halindeyken cana yakınlığı ile öne çıkan (yani dışavurumcu özellikleri yüksek) ancak cinsel olgunluk özellikleri düşük kadınları tercih ediyorlar. Mutlu olduklarında ise tam tersine, "cool" yani soğuk duran ancak fiziksel olarak çekici görünen kadınlara ilgi gösteriyorlar. Kadınlar ise genel olarak sıcakkanlı bir insanı, soğuk duran ve cinsel olgunluğu ile öne çıkan birine tercih ediyorlar.
- Karar verme ve yaklaşma: Flörtte üçüncü aşama, kişilerin birbirlerine sözsüz de olsa mesajlar verdiği karar verme ve yaklaşma aşaması. Araştırmalar, heteroseksüel ilişkilerde flörtün aktif olarak başladığı evreyi kadınların yönettiğini gösteriyor. Bunu çoğunlukla çekici buldukları erkeklere direkt olarak yaklaşarak değil de saçlarıyla oynama, gülümseme, sürekli olarak göz teması kurma gibi hareketlerle erkeklerin onlara yaklaşmasını sağlayarak yapıyorlar. Yapılan başka araştırmalar da erkeklerin bu sinyalleri aldıkları kadınlara daha çok yaklaştığını onaylıyor. Peki bu sinyallerin doğru gönderildiğinden veya alındığından nasıl emin oluyoruz? Birçoğumuz yalnızca arkadaşça yaklaşan bir kadının ondan hoşlandığını iddia eden bir erkeğe denk gelmişizdir. Araştırmalar da bu tarz durumların kadınlara kıyasla erkekler tarafından daha fazla yanlış yorumlandığını gösteriyor. Bu yanlış anlama eğilimi ise erkeklerin evrimsel süreçte üreyebilmek için kadınlara göre çok daha az seçici olmaları ile açıklanıyor. Bu aşamanın sonunda sinyali doğru bir şekilde alan ve karşısındaki kadınla iletişime geçmek isteyen erkeğin tavırları büyük önem taşıyor. Erkeğin davranışlarını kadınınkilere göre ayarlaması gerekiyor. Örneğin, kadın rahat ve öz güvenli bir duruş sergiliyorsa erkeğin de bu şekilde olması kur davranışının başarılı olma ihtimalini daha çok artırıyor. Eğer kadın gergin ve kaygılı görünüyorsa erkeğin ortamı yumuşatmak için kendi hakkında komik bir şey söylemesi faydalı olabiliyor.
- Konuşma ve yeniden değerlendirme: Artık sözlü iletişimin başladığı konuşma ve yeniden değerlendirme aşaması ise kişilerin birbirleri hakkında izlenimlerini doğruladıkları veya yanlış olduğunu fark ettikleri aşama olarak karşımıza çıkıyor. Çekici bulduğumuz kişinin yanına gittiğimizde yaptığımız ilk hamle gidişatı büyük ölçüde etkileyebiliyor. Örneğin, çoğumuz esprili bir tavlama cümlesinin çoğu zaman işe yarayacağını düşünürken araştırmalar kadınların aslında daha çok "Nasılsınız?" gibi kibar ve zararsız giriş cümlelerine veya belki de bir nebze kendini açma içeren "Biraz çekiniyorum ama sizinle tanışmayı çok isterim" gibi samimi cümlelere daha olumlu dönüş yaptıklarını gösteriyor. Erkekler için ise bu üç tip tavlama cümlesinin de olumlu sonuçlar yarattığı görülüyor. Bir buluşma teklif edilecek aşamaya gelindiğinde kadınlar dışarıda buluşma teklifine yarı yarıya olumlu yanıt verirken direkt olarak evde buluşma veya seks yapma teklifini reddetmeye daha meyilli oluyorlar. Kadınlardan farklı olarak evde buluşma veya seks tekliflerine olumlu yanıt veren erkek sayısının dışarıda bir buluşma teklifini kabul edenlerden daha fazla olduğu görülüyor.
- Dokunma ve senkronize olma: Son aşama olan dokunma ve senkronize olma fiziksel temasın yavaş yavaş başladığı kısım olarak gözlemleniyor. Çoğu zaman teması kadın parmak uçlarıyla erkeğin eline dokunarak başlatıyor, kurulan göz teması ise romantik hislerin artmasını sağlıyor. Kimi zaman ise erkek kadının omzuna kolunu atarak bu teması başlatmayı deniyor ancak daha önce belirttiğimiz gibi kur davranışını başlangıçta çoğu zaman kadınlar kontrol ettiği için bu hareketi yapan erkeklerin, kadınların olumlu yanıt vermeme ihtimalini göz önünde bulundurması gerekiyor. Araştırmalara göre yeni oluşmaya başlayan ilişkilerde kişiler sözsüz bir şekilde senkronize oluyorlar. Kişilerin karşılıklı gülümsemelerinden, kendilerini duygusal olarak açmalarından ve hareketlerindeki uyumdan yola çıkarak birbirlerinden hoşlanıp hoşlanmadıkları rahatlıkla anlaşılabiliyor. Örneğin, ilk buluşmalarına çıkmış olan iki çift gördüğünüzü hayal edin. Kollarını kapatmış ve gergin bir şekilde oturan bir çiftin pek de iyi bir ikili olmadığını düşünürken diğer yanda birbirlerine gülümseyerek bakan, ikisi de çenesini masada duran ellerine yaslamış ve birbirlerini ilgiyle dinleyen bir çiftin çok daha iyi anlaştığını düşünmez misiniz? Bu tarz uyumlu ve senkronize hareketler, çiftlerin birbirlerinden ne kadar hoşlandıklarını gösteren ciddi işaretlerden.