Aslında bilinmeyenle mücadele etmemiz gerektiğinde, kaygılı olduğumuz durumlarda, sevdiğimiz insanların varlığı bize hep iyi geliyor. Stres altındayken sığınabileceğimiz birinin varlığını arıyoruz ve o kişinin varlığı bizim strese karşı gösterdiğimiz tepkiyi azaltıyor. Sevdiğimiz ve güven duyduğumuz biri yanımızdayken dışarıdaki tehditleri daha önemsiz olarak algılıyoruz. Canımızı daha çok yakmasını beklediğimiz durumlar bizi daha az incitiyor. Genel olarak kendimizi güvende ve rahat hissediyoruz.
Partnerimizle bir arada olmanın bütün bu avantajlarının yanında, aynı insanla uzun süre bir nevi karantina altında olmak bunaltıcı da olabiliyor. Hatta bu durum kendimizi yalnız hissetmemizle bile sonuçlanabiliyor. Partnerimiz yanımızda olmasına rağmen yaşadığımız bu yalnızlık hissi aslında sosyal çevremizden ayrı kalmamızla ilgili bir durum. Çünkü partnerimiz her ne kadar duygusal olarak bize destek olsa da arkadaşlarımızla ve işimizle oluşturduğumuz çevreden uzak kalmak sosyal bir yalnızlık hissine neden olabiliyor. Tam da bu sebeple, bu dönemde online bağlarımızı güçlendirerek arkadaşlarımızla sık sık mesajlaşmak ya da videolu konuşmalarla onlarla temasta kalmak, ruh sağlığımız açısından büyük önem taşıyor.
Stresli, öfkeli, kaygılı hissettiğimiz anlarda bunu ilk yansıttığımız kişi genellikle partnerimiz oluyor. Araştırmalar, stres altındayken partnerlerin daha sağlıksız iletişim kurduklarını, hatta bazen iletişim kurmayı reddettiklerini ve birlikte daha az vakit geçirdiklerini gösteriyor. Peki her iki tarafın da stres altında olmasının çok muhtemel olduğu bu günlerde ilişkimizi sağlıklı bir şekilde yürütebilmek için ne yapabiliriz?
- Kendinizi geri çekmeyi deneyin. Bazen partnerimiz stresli olduğunda, ona karşı olumsuz bir davranış sergilemekten kaçınmak, olumlu bir davranış sergilemekten daha etkili olabiliyor. Yani, partnerinizin stresli olduğunu fark ettiğinizde onu teselli etmek yerine, eleştirmekten kaçınmayı deneyebilirsiniz. Çünkü stresli olduğumuz dönemlerde çevremizdeki olumsuz uyaranları algılamaya daha açık oluyoruz. Bu nedenle stresi azaltmaya çalışmak yerine olumsuz olanı yapmaktan kaçınmak daha etkili bir çözüm olabiliyor! Tabi bu kaçınma, sevgimizi göstermemekle aynı anlama gelmiyor. Sadece durumu iyileştirmek için ekstra bir davranışta bulunmamamız gerekiyor.
- Partnerinizin baş etme yöntemine saygı gösterin. Sürekli bir arada olduğunuz bu dönemde, partnerinizin sizinle aynı insan olmadığını kendinize sık sık hatırlatmanızda fayda var. Mizacımız, aile dinamiklerimiz ve deneyimlerimiz doğrultusunda her birimiz stresle baş edebilmek için farklı mekanizmalar geliştiriyoruz. Bu nedenle, daha kaygılı olan taraf diğerini "Nasıl bu kadar rahat olabilirsin?" diye suçlarken daha az kaygılı olan taraf "Sen niye bu kadar abartıyorsun?" gibi bir suçlama içine girebiliyor. Böyle bir durumda kaygılı taraf koronavirüsle mücadele konusunda her şeyin yapıldığından emin olurken daha az kaygılı kişi ortamı şakayla yumuşatmayı deneyebiliyor. Farklılıklarınıza nezaket ile yaklaştığınızda birbirinizi değiştirmeye çalışmak yerine farklılıklarınızdan yararlanmaya başlayabilirsiniz.
- Birlikte olmanıza rağmen ayrı kalabilmeyi başarın. Partnerinizden ayrı da zaman geçirebilmeyi istemek oldukça doğal bir durum. Ayrı vakit geçirmeyi istemek birbirinizi daha az sevdiğiniz anlamına gelmiyor. İhtiyacınız olduğunda partnerinizden bu zamanı istemeyi unutmayın ve o böyle bir istekte bulunduğunda da ona karşı cömert ve kibar olmaya özen gösterin. Her ikinizin de evde olduğu bu dönemde evin içinde fakat ayrı geçireceğiniz vakitler için bir planlama yapabilirsiniz. Çünkü ayrı geçirilen bu vakitler konusunda özenli davranmadığımızda ya da ihtiyaç duymamıza rağmen bunu yapmadığımızda, durum partnerimize yönelttiğimiz asabiyet ile sonuçlanabiliyor.
- Öz bakımınıza özen gösterin. İlişkimizi sağlıklı yürütebilmek için öncelikle kendi ruhsal ve fiziksel sağlığımızı korumamız ve güçlendirmemiz gerekiyor. Nasıl hissettiğimiz bedenimizle çift taraflı bir ilişki içerisinde, bu nedenle vücudumuza iyi bakmak ilişkimizi de etkiliyor. Hem bağışıklık sisteminizi güçlü tutabilmek hem de kendinizi iyi hissedebilmek adına dengeli ve sağlıklı beslenmeye, hareket etmeye özen gösterin. İhtiyaç duyduğunuz kadar uyku aldığınızdan emin olun.
- Ani parlamalara ve psikolojik problemlerin gün yüzüne çıkmasına hazırlıklı olun. Belirsizliğin ve karmaşanın olduğu böyle dönemlerde psikolojik bir problem (depresyon, anksiyete, panik atak vs.) geçmişi olan kişilerin belirtileri yoğunlaşabiliyor. Bunun gerçekleşebileceğini bilmek bile bu duruma sizi hazırlıyor. Kendinize duygusal bir ilk yardım planı geliştirebilirsiniz. Örneğin, partnerinize hangi durumda ne şekilde davranmasının size iyi geldiğini anlatabilirsiniz. Hissettiklerinizi kabullenebilmek ve kendinize şefkat göstermek bu konuda atacağınız en kıymetli adımlardan biri olabilir.
- Sağlıklı bir iletişim kuramayacağınızı düşündüğünüzde konuşmamayı tercih edebilirsiniz. Sosyal varlıklar olarak birbirimizin nasıl hissettiğinden çok kolay bir şekilde etkileniyoruz. Farkında olmadan başka bir insanın mimiklerini, jestlerini, duruşunu, hareketlerini taklit edebiliyor ve bu doğrultuda duygusal olarak da onun gibi hissetmeye başlayabiliyoruz. Aynı evde zaman geçirdikçe duygusal bulaşma dediğimiz bu durumun yaşanma ihtimali de artıyor. Aslında duygusal bulaşma, yakınımızdaki biri mutlu hissettiğinde oldukça faydalı oluyor çünkü biz de onunla birlikte seviniyoruz. Fakat stres altındayken hepimizin agresif ve eleştirel olmasına sebep olan bu durumda duyguların bulaşıcı olduğunu bilmek ilişkiniz için oldukça faydalı olabiliyor. Partnerinize açıklıkla nasıl hissettiğinizi söyleyebilir ve "Bunun seni de etkilemesini istemiyorum, bu nedenle biraz geri çekilmek istiyorum." diyebilirsiniz. Bu zamanı da kendinizi sakinleştirmek, modunuzu değiştirmek için kullanabilirsiniz.
- Partnerinizle birlikte bir okunacaklar ve izlenecekler listesi çıkarın. Her zaman izlemek istediğiniz ama bir türlü vakit ayıramadığınız o filmi izlemenin belki de tam zamanıdır. Partnerinizle birlikte izlemek istediğiniz filmlere, dizilere karar verebilir; okumak istediğiniz kitapları belirleyebilirsiniz. Ortak yapılan aktiviteler ilişkide ortak bir benlik oluşturmaya ve deneyimsel yakınlığın artmasına yardımcı oluyor. Birlikte izlediğiniz bir dizi veya okuduğunuz bir kitap, paylaşımınızı artıyor ve ilişki kimliği yaratmanızı sağlıyor. Bu kimliği yaratabilen kişilerin ilişkilerinden daha memnun oldukları ve ilişkinin geleceği hakkında daha olumlu düşündükleri biliniyor.
- Yaşanan tartışmalarda her iki tarafın da haklı olabileceğini unutmayın. 1989 yılında Amerika'da meydana gelen bir kasırga sonrası, o bölgede yaşayan kişilerin evlenme ve boşanma oranları, kasırgadan etkilenmeyen bölgelerde yaşayan insanlarla karşılaştırılıyor. Bulunan sonuçlara göre, kasırgadan etkilenen bölgedeki evlenme ve boşanma oranları kasırga sonrası bir artış gösteriyor. Aynı zamanda bu bölgede yaşayan kişilerin çocuk yapma oranı da artıyor. Yani, yaşanan beklenmedik doğal afet ve salgın gibi durumlar, duygusal açıdan oldukça etkileyici olabiliyor. Partnerlerin bu tarz durumlarla nasıl başa çıktığı da oldukça değişkenlik gösterebiliyor. Böyle belirsizlik durumlarında partnerlerden biri sakin bir şekilde olayla baş ederken diğeri kendini oldukça endişeli bir halde bulabiliyor. Bu da tartışmaların alevlenmesine ve ortak bir paydada buluşamamaya sebep olabiliyor. Unutmayın ki yaşanan herhangi bir tartışma ya da fikir ayrılığı durumunda, partneriniz de siz de son derece haklı olabilirsiniz. Ya da en azından her ikinizin de bir haklılık payı olması çok muhtemel ve her ikinizin de fikirleri birbiriniz tarafından duyulmayı hak ediyor. Bu nedenle, bir fikir ayrılığı yaşadığınızda partnerinizin düşüncelerine "Bu çok saçma ve dinlemek istemiyorum." diyerek değil, haklılık payı olma ihtimalini göz önünde bulundurarak yaklaşabilirsiniz.
- Ofis saatleri düzenleyerek birbirinizin alanına saygı duyun. Eski düzeninizi hatırlayın. Ofisteyken günün ortasında -çok acil bir durum olmadığı sürece- partnerinizi arayarak o gün içerisinde yaşadığınız sorunları partnerinizle paylaşıyor muydunuz? Yoksa günün detaylarını paylaşmak için gün sonunda bir araya gelmeyi mi bekliyordunuz? Evdeki yeni düzeninizde de önceki rutininizi devam ettirerek gün içerisinde öğle yemeği molaları haricinde partnerinizin işlerini bölmemeye özen gösterin. Bu sayede her ikiniz için de zaten yorucu ve yoğun olan işler, daha da karmaşık bir hal almamış olur.
- Mahşerin dört atlısından uzak durun. Mahşerin dört atlısı olarak bilinen eleştiri, savunma, küçük görme ve duvar örme davranışlarından olabildiğince uzak durmaya çalışın. Araştırmalar, bu davranışların bir ilişkinin bitmesindeki en önemli belirleyici faktörler olduğunu gösteriyor. Eleştirme, genellikle bir durumun genelleştirilmesiyle ortaya çıkıyor. "Sen zaten hiçbir zaman bana ev işlerinde yardımcı olmadın ki!" gibi genellemeler, ilişkide çıkmaza neden olabiliyor. Buna karşılık gösterilen savunma davranışı ise kişinin bir savunma mekanizması geliştirerek partnerini suçlaması olarak ortaya çıkıyor. "Bana diyene bak, esas ben her seferinde senin arkanı topluyorum." gibi savunmalar, partnerleri iyice kavganın içine çekmiş oluyor. Ardından gelen küçümseme ya da hor görme davranışı ise partnerlerin gelebileceği en kötü noktalardan bir tanesi. Bu noktada partnerler birbirlerine adeta "Senden nefret ediyorum!" mesajı veriyor ve bu da daha büyük çatışmaları beraberinde getiriyor. Son olarak duvar örme davranışı, partnerlerden birinin diğerini adeta yok sayması, dinlememesi ve kendini ona kapatması şeklinde yaşanıyor. Bu davranışı daha çok gösteren taraf ise erkekler oluyor. Mahşerin bu dört atlısı, ilişkilerde yakınlık hissinin kaybolmasına neden olurken ilişkiyi ayrılığa bile götürebiliyor. Bu nedenle bu davranışları göstermeye meyilli olduğunuzu fark ettiğiniz anda, sonuçlarının ne kadar yıkıcı olabileceğini hatırlayarak sözlerinizi tekrar bir süzgeçten geçirmeye çalışın.
- İkinizin de hoşuna gidebilecek bir uğraş bularak ortak deneyimler edinin. Yanımızdaki kişinin bizimle aynı şeyi yapıyor olması o esnadaki duygularımızı çok daha şiddetli yaşamamıza sebep oluyor ve bu da bize daha da iyi hissettirebiliyor. Yani, partnerinizle birlikte çok sevdiğiniz bir yemeği adeta bir takım halinde hazırlamak, bir resim yapmaya başlamak ya da bir puzzle'ı tamamlamak duygularınızın yoğunlaşmasına sebep olarak ortak bir şeyler üretiyor olma duygusunu ortaya çıkarabiliyor.
- Verdiğiniz molalarda sürekli olarak koronavirüs hakkında konuşmayın. Gününüzü sabah uyandığınız andan gece yatağa geçtiğiniz ana dek koronavirüs hakkında konuşarak geçirmeyin. Sürekli olarak birbirinize olumsuz gelişmeleri aktarıp gerilmeyin. Haber takibini güvenilir kaynaklardan günün belirli saatlerinde yaptıktan sonra, bu konu hakkında birlikte çeşitli spekülasyonlar üretmeye çalışmayın. Enerjinizi olumlu ve neşeli olmaya aktarın. Partnerinizle birbirinizi güvenli bir liman olarak görün. Bu süreçte birbirinizin stresine iyi gelebilmeniz ilişkiniz açısından da kendi mental sağlığınız açısından da oldukça önemli.
Peki ya bu süreçte partnerinizden fiziksel olarak ayrıysanız?
- Partnerinizle bir araya geldiğinizde yapacaklarınıza odaklanın.