2013 yılında yapılan bir araştırma, ayrılık ve boşanmaların iki çeşit ilişkiden etkilendiğini söylüyor: Kişinin kendisiyle ilişkisi ve kişilerarası ilişkiler. Araştırmaya göre, bu ilişki tiplerindeki bazı davranış eğilimleri romantik ilişkilerin sonlanmasında ön gösterge rolü oynayabiliyor. Kişinin kendisiyle kurduğu ilişkinin romantik ilişkisine etki edebileceği alanlar özellikle bireysel farklılıklar ve kişilik özellikleri, bağlanma dinamikleri, kişinin kendi ebeveynlerinin boşanmış olması ve evlenmeden önce birlikte yaşama başlıkları altında inceleniyor. Kişinin partneri ile kurduğu ilişkinin romantik ilişkisine etki edebileceği alanlar ise iletişim ve evlilikteki etkileşim biçimleri, sadakat, tecrübe eşitsizliği ve bağlamsal etmenler ve süreçler gibi başlıklar üzerinden değerlendiriliyor.
- Kişinin Kendisiyle Kurduğu İlişki ve Boşanma
Boşanma ile ilişkisi bulunan başlıklardan bir diğeri ise bağlanma. Bebeklik döneminde bakımverenlerimizle kurduğumuz bağlanma ilişkisi, yetişkin hayatımızda romantik partnerlerimizle kurduğumuz ilişkileri de etkiliyor. Bağlanma güvensizliği yaşayan kişilerde terk edilme kaygısına yüksek düzeyde rastlanıyor. Bağlanma kaygısı olan kişiler, kendilerini ilişkilerinde değersiz hissetmeye daha yatkın oluyorlar. Bağlanma stillerimizin yol açtığı kaygı ve güvensizlik ise mutsuz evliliklere yol açabiliyor.
Boşanmanın hem çevresel hem de genetik olarak aktarılabileceği söyleniyor. Ancak bu ihtimalin var olması ebeveynleri boşanmış kişilerin kendi evliliklerinin de boşanmayla sonlanmaya mahkum olduğu anlamına gelmiyor. Tek yumurta ikizlerinin boşanma oranlarının çift yumurta ikizlerine göre daha fazla uyum göstermesi, bize genetik bir ilişki olabileceğini gösteriyor. Ebeveynlerinin boşanmasına şahitlik etmiş kişilerin kendi romantik ilişkilerinde ayrılık karşısında daha savunmasız olmaları ise çevresel bir faktör olarak değerlendiriliyor. Boşanmanın görülmediği ancak aile içi anlaşmazlıkların görüldüğü bir aileden gelen ve bunlara dair anılara sahip olan bireyler de evliliklerinde sıkıntılarla karşılaşabiliyorlar.
Bazı insanlar boşanmayı çok önemli ve büyük bir olay olarak görürken bazıları hayatın bir parçası olarak değerlendirebiliyorlar. Kişilerin boşanma hakkındaki görüşleri ve evlilik hakkındaki görüşleri arasında bir ilişki bulunuyor. Örneğin, evlenmeden birlikte yaşayan çiftler genellikle sosyal baskı sonucu evliliğe yöneliyorlar. Birlikte yaşamak için evlenmeye ihtiyaç duymayan bu çiftler, evliliği evlenmeden önce birlikte yaşamamış kişilerle kıyaslandığı zaman daha az kutsal buluyorlar. Evliliğin kutsallığına diğerleri kadar inanmayan bu kişiler boşanmak konusunda da daha rahat olabiliyorlar.
- Kişinin Partneriyle Kurduğu İlişki ve Boşanma
Mutlu ve mutsuz giden ilişkileri ayırma konusunda ilişkiden alınan tatmin de önemli bir rol oynuyor. İlişkilerden alınan tatmin, beklentilerin ve elde edilenlerin dengelenmesi ile hesaplanıyor. Partnerlerin ilişkiye bağlılıkları ilişkideki kişilerden birinin ilişki hakkındaki hisleri kadar önem taşıyor. Taşıdığı bu önemden dolayı, ilişkiye bağlılık konusunda herhangi bir huzursuzluk oluştuğu zaman bu huzursuzluk ilişkiyi boşanmaya götürebiliyor. Bunlara ek olarak ilişkideki tecrübe eşitsizliği de kişilerin ilişkiye ne derecede dahil olduklarını etkileyebiliyor. Partnerine kıyasla ilişkiye duygusal olarak daha çok dahil olduğunu düşünen kişilerin ilişki tatmininde bir düşüş görülüyor.
Evlilik ve romantik bağlam dışındaki faktörler de ilişkileri tatmin olma, süre ve kalite bakımından etkileyebiliyor. Bu faktörler kişilerin üstlendiği ekonomik yük ve iş yükü, ebeveynliğe geçiş süreci, stres ve ihanet olarak dörde ayrılıyor:
- Ekonomik yük ve iş yükü alanında bizi strese sokan durumları ilişkilerimize iletişimde zayıflama, çatışmalarda artış ve ilişki memnuniyetinde kötüleşme olarak yansıtabiliyoruz.
- Ebeveynliğe geçiş sürecinde ise özellikle ilk çocuğun ebeveynlerini strese soktuğu ve bu stresin de evlilikleri etkilediği gözlemleniyor. Çocuklu ve evlilik memnuniyeti düşük ebeveynler ile çocuksuz ebeveynleri karşılaştırdıkları bir araştırmaya göre evlilik memnuniyeti ve çocuk sayısı arasında ters bir ilişki olduğu bulunuyor. Çocuk sayısı arttıkça evlilikten duyulan memnuniyet azalıyor.
- Stres hayatımızda finansal, ailevi veya günlük bir şekilde yer alabiliyor. Bir araştırmaya göre stres seviyesi artan kadınlar ilişkilerindeki belirli sorunları daha çok algılamaya başlıyorlar ve buna bağlı olarak da o kişilerin ilişki memnuniyetlerinde düşüş görülüyor. Stresi fark etmek ilişkilerin gidişatı için önem taşıyor çünkü stresin ilişkiye etkisi direkt olarak görülemiyor. Bu nedenle eşler farkına varmadan stres ilişkiyi içeriden bitirebiliyor.
- Son olarak ilişkilerin devamlılığında sadakat çok büyük bir rol oynuyor. Sadakatin zarar gördüğü durumlarda ilişkiler zorlu bir sürece girebiliyor. İhanet söz konusu olduğunda akla ilk gelen evlilik dışı ilişkiler oluyor. Araştırmaya göre ihanetin, boşanmaya olan yatkınlığı %74 artırdığı görülüyor.